Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir Siyasetçi, İki General ve Üç Soru
Yeniden görülmekte olan Balyoz davasında mütekait iki general bir zamanların Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile aynı günlerin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman yargıç karşısına çıkıp tanıklık etti. Cumhuriyet bu haberi pek isabetli bir başlıkla okurlarına sundu: “Sonunda lütfedip konuşabildiler”.
Balyoz davası Ergenekon davaları zincirinin bir halkası idi. Ergenekon da Türkiye Gladyo’sunun adı.
Soruşturmalar başlayıp henüz ilk adımlar atıldığında, bunu Türkiye’nin darbe geleneği ile hesaplaşabileceği, darbe yapmanın, dahası darbeye kalkışmanın bir suç, hem de çok ağır bir suç olarak mahkûm edilebileceği, devletin derinliklerinde yuvalanmış ve kumardan uyuşturucuya, kara paradan faili meçhul cinayetlere uzanan pek çok alanda birer suç örgütüne dönüşmüş çetelerin dağıtılabileceği, eli kana bulaşmışların cezalandırılabileceği bir fırsat olarak görmüştüm.
Benim açımdan bu önemli fırsat, daha başlangıcında polis örgütü eliyle yürütülen ve hukukun değil intikamcılığın (rövanşizmin) egemen olduğu bir operasyona dönüştü.
Somut ve pek çok şeyi kanıtlayan bir örnek: Bu zihniyete göre Türkân Saylan bir terörist, ÇYDD de bir terör örgütü idi ve daha başka kanıtlar aramak zaman israfı idi. Benim açımdan öyle de oldu.
AKP elebaşıları ve o dönem iktidarı paylaştıkları cemaat, sahiden suça bulaşmış çeteler ve üniformalı ve üniformasız bürokrasi içinde darbe hazırlığı yapan ve darbe ortamı yaratmak için kolları sıvayanlarla sınırlı bir hukuk süreci yerine kaba ve hukuku umursamayan bir intikamcılığı tercih etti. Böyle bir tercihten demokratik bir kazanım beklenemezdi. Zaten öyle de oldu.
Bugün gelinen noktada Ergenekon davalarının tümü hukuksal değil siyasal bir içerik taşıyor. İki farklı ve düşman siyasal güç kapışmıştı. Biri iktidar olmanın ve polis örgütünü elinde tutmanın sağladığı olanaklarla ağır bastı. Ancak iktidar ortağı cemaatle kapışıp kanlı bıçaklı düşman olunca, düşmanları arasında seçme yapmak gerektiğine inandı. AKP’nin etkili siyasetçisi, Tayyip Erdoğan’ın en etkili danışmanı Yalçın Akdoğan’ın “Milli orduya karşı kumpas kuruldu” diyerek bu seçimin yönünü epey önceden ilan etti.
Eh, olup biten her şey paralel yapının bir kumpası ise Balyoz dışındaki davalara da sıra gelecek demektir. İyi olur. AKP iktidarının ülkeyi hukuktan, anayasayı hukuk devleti belasından arındırmaya başladığı şu günlerde kimse kimseyi oyalamasın; hâlâ içerde yatan varsa hemen dışarı çıksın; hüküm kesilmiş davalar Yargıtay eliyle bozulsun ve hüküm veren mahkemelerin kararlarında direnme hakları yok edilsin; Yargıtay’ca da onaylanmış hükümlerin iptaline ilişkin yasa çıkarılsın; olmazsa genel af ilan edilsin.
Yeniden görülmekte olan Balyoz davası bağlamında “Dijital kanıtlar sahte mi değil mi, dijital olmayan tanıklar ciddi mi, değil mi” tartışmalarına girmeye niyetim yok.
Amaaaaa.
***
Ama Kaçaksaray’da mukim Tayyip Erdoğan’a ve önceki günlerde yargıç karşısına çıkan iki mütekait generale kısa birer sorudan vazgeçmeye de niyetim yok.
Silsile-i meratipe uyalım ve Tayyip Erdoğan’dan başlayalım.
Sayın Erdoğan, Ergenekon davası başladığında tümüyle ve kesinlikle sahip çıktınız. 2009 Temmuzu’nda, henüz dava iddianame aşamasında iken iddianamedeki iddiaları savundunuz ve kalktınız, AKP grubunda “Ben de bu davaların savcısıyım” dediniz.
Ama cemaatle papaz olduğunuzda tuttunuz, “Devlet içinde çeteleşerek milli ordumuza kumpas kuran da onlar, yani cemaat” diye haykırdınız.
Soru: Bu sözlerden hangisine inanalım? Her ikisi birden doğru olamaz. Biri yalan olmalı. Hangisi?
Sıra Hilmi Özkök’te...
Sayın Özkök, 2009 Nisanı’nda İzmir’de Ergenekon savcıları tarafından ifadeniz alındı. Orada darbe girişimleriyle ilgili epey açıklamalarınız oldu. Ben sadece bir cümlenizi hatırlatacağım: “Darbe girişimi var da diyemem, yok da diyemem” dediniz ve bu zapta geçti.
İki gün önce yeniden görülmekte olan Balyoz davasında tanık iskemlesindeydiniz. Orada ise “Darbe planı yapıldığına dair herhangi bir duyum almadım” dediniz ve bu zapta geçti.
Soru: Şimdi herhangi bir duyum almadığınıza göre “Var da diyemem, yok da diyemem” cümlesinin anlamı ne? Bu iki cümlenizin ikisi birden değil sadece biri doğru olabilir. Hangisi?
Son soru Aytaç Yalman’a.
Sayın Yalman, Eylül 2012’de NTV haber kanalında, dönemin Akşam Gazetesi Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya arkadaşımız, Hilmi Özkök’ten “Darbeyi önleyen paşa” diye söz etti. Telefona sarıldınız ve Küçükkaya’ya, “Darbeyi Hilmi Özkök önledi diyorsun, aç iddianameyi oku, darbeyi asıl önleyen benim” dediniz.
İki gün önce, bu kez bir gazeteciye değil, yargıçlara “Hiçbir belge ve bilgiye sahip değilim. Bu konuyu basına intikal ettikten sonra öğrendim. Ayrıca bu konuyla ilgili herhangi bir eylemim, bir girişimim, bir hareketin engellenmesi hususunda bir girişimim olmamıştır” dediniz.
Soru: Yukarıdaki son iki paragrafta aktardığım cümlelerden ikisi birden doğru olamaz. Biri yalandır. Hangisi?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Teğmenler hakkında yeni gelişme!
- CHP'den Tekin hakkında suç duyurusu!
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Hangi suçlara tutuklama geleceği belli oldu
- MHP'den 5'inci paylaşım da aynı saatte geldi!
- Erdoğan'ın Özer'e mektubu, davetler...
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- 'Atatürk’e bağlılık ne zamandan beri suç sayılıyor?'
- Seyircisiz konserlere ne kadar harcandı?