Aydın Engin

Bakan konuştu, inciler saçtı...

28 Haziran 2017 Çarşamba

İki genç eğitim emekçisi, akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça için “gün saydığımız” günlerdeyiz. Onlar açlık grevine “İşimi geri istiyorum” diyerek başlamışlardı. Devletin cevabı pek kestirme oldu. İkisini de tutuklayıp hapse tıktı.
Şaşmadık.
Ancak hapse tıkma hesabı tutmadı. Ankara Yüksel Caddesi’ndeyken kamuoyunda yaygınlaşan ve yaygın bir destek bulan eylem, mapus damının dört duvarının ardında da sürdü ve destek daha büyüdü.
Devletin zor kullanma tekelini kullanma yetkisi taşıyan kurumlardan biri İçişleri Bakanlığı’dır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bugünkü İçişleri Bakanı da Süleyman Soylu’dur.
Onu AKP iskelesine rampa etmeden önce adı var kendi yok Demokrat Parti’nin genel başkanı olarak tanıdık. O zamanlar partisinin adına uygun laflar etmeye çabalardı. Becerdiği de olurdu. O sularda epey yelken bastı ama ne uzadı, ne kısaldı. Baktı bir cüce partide ekmek yok, gitti demokrasiden nasipsiz Reis’in teknesine tayfa yazıldı. Reis de onu İçişleri Bakanı yaptı.
İki eğitim emekçisinin hak arayışları, onca polis zorbalığına rağmen hak aramaktan vazgeçmeyişleri Reis’ine de onu da çok öfkelendiriyor. Nitekim bir süre önce öfkesini kendisine bağlı kamu görevlilerinin katıldığı bir toplantıda dillendirdi.
Gözünüzden kaçtıysa birkaç hatırlatmayla hizmet vereyim.
Buyrun

***

Soylu bakan konuşmasından Gülmen ve Özakça’dan söz etti:
“...OHAL’den sonra 25 kez gözaltına alınmış. Sonra greve başlamışlar. Yiyorlar, içiyorlar, ertesi sabah 9’da oradaki yerlerine gidiyorlar.”
OHAL’den sonra 25 kez gözaltına alınmak o iki genç için direnişlerinin haklılığının kanıtı ve övünç vesilesidir; bir İçişleri Bakanı içinse...
Bir de akşamları yiyen içen, sabah “terörist eylem” için “işbaşı” yapan o iki genç, acaba bugün neden yürüyemez, konuşamaz, ayakta duramaz, nabızları yavaşlamış, ölüme yürür hale gelmişlerdir? Bir açıklasanız da anlasak...

***

Nuriye Gülmen’den söz ediyor:
“.... Ben size Nuriye Gülmen’in kim olduğunu söyleyeyim. DHKP-C’nin açık alan yapılanması içinde olduğu gerekçesiyle hakkında arama kararı çıkarılıyor.... Birçok kez yakalandı..... DHKP-C’nin memur yapılanması içerisinde yer aldığı bütün raporlarda yazıyor. Bu mu şimdi akademisyen?..”
Cevabı önce Nuriye Gülmen verdi. Hem de hapishaneden. Sordu:
“Beni DHKP/C terör örgütü üyesi ilan etmişler. Eğer öyleysem, ben nasıl memur oldum, nasıl memuriyetimi bunca yıl sürdürdüm.”
Ardından avukat Selçuk Kozağaçlı konuştu:
“Nuriye Gülmen ile ilgili örgüt üyeliği iddiasıyla açılan dava 2012 yılındaydı ve beraat ile sonuçlandı...”
Anlaşıldı. Bakan için beraat kararının anlamı da yok, geçerliliği de...
Birçok kez “yakalandı” iddiasına gelince. Avukat Kozağaçlı açıkladı:
“Gülmen ve Özakça için Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı’nca tutulan adli sicil kaydında tek bir satır yok.”
Hımmmm...
Ama belki Papua Yeni Gine adli sicilinde vardır. Soylu bakan da bu bilgiyi oradan almıştır.

***

Şimdi sıkı durun ve soylu bakandan bir inci daha aktarıp yazıyı noktalayayım:
Konuşmasında Reis’inin izinden gitti ve bizim meslekten çok anlarmış gibi biz gazeteci tayfasına da ders verdi, fırça atıp ayar çekti.
Nuriye Gülmen’den söz ediyor:
“...Bir zamanlar, 1996 yılındaki Sabancı suikastının firari sanığı Fehriye Erdal’a yaptıkları gibi şirin, güler yüzlü fotoğraflarını basıyorlar.”
Buyrun buradan yakın.
O genç kadının bunda suçu olmasa gerek? Ölüme yürürken bile gülebilen ve sahiden de yüzü şirin bir genç kadın o.
Anlaşılan suç biz gazeteci tayfasında.
Tamam. Bundan böyle Nuriye Gülmen haberlerinde onun değil, soylu İçişleri Bakanı’nın fotoğrafını basarız.
Tamam mı, oldu mu?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları