Aydın Engin

Bağımsız yargı mı? Hapşuuuuu!..

29 Mayıs 2017 Pazartesi

Çağdaş devletin olmazsa olmazı “Kuvvetler ayrılığı” ilkesinin cenaze namazı 16 Nisan referandumunda kılındı. Resmi açıklamaya göre mezara konması 2019’da olacak(mış)...
Ama bana kalırsa cenaze 2014 Haziran’ında gömüldü; cenaze namazı gecikmeli olarak bu yılın 16 Nisan’ında kılındı. 2019’da işin formalitesi tamamlanacak o kadar.
Haksız mıyım?
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiği andan itibaren kuvvetler ayrılığı ilkesinin çöpe atılacağını hem demeçleriyle ilan etti, hem uygulamalarıyla gösterdi.
Kuvvetler ayrılığı, devletin üç temel bileşeninin, yasama (Meclis), yürütme (hükümet) ve yargı erklerinin birbirlerinden bağımsız, birbirlerini denetleyen kurumlar olmaları demek.
Burada özellikle yargı erki kilit bir işlev ve görev taşıyor. Yasama organının çıkardığı yasaların anayasaya uygun olup olmadığını yüksek yargı (Anayasa Mahkemesi) denetliyor. Hükümetlerin ve onların emrindeki bürokrasinin yapıp ettiklerinin yasalara ve anayasaya uygun olup olmadığını da yüksek yargı (Yargıtay, Danıştay, Sayıştay) denetliyor.
Hukuk devletinde bu olmazsa olmaz bir ilke. Yönetim biçiminin parlamenter demokrasi ya da başkanlık sistemi olması fark etmiyor. Yargı denetiminden uzak bir yasama ve yürütme erki keyfiliğe, otoriterliğe, hukuksuzluğa hatta diktatörlüğe yol açar.
Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana hem yürütmeyi, hem yasamayı ve... Ve hem de yargıyı yavaş yavaş, adım adım avuçlarının içine aldı. 16 Nisan referandumu bunun hukuksal kılıfını sağladı o kadar. 2019’da ise eksiği gediği tamamlanacak ve Türkiye, kuvvetler birliğinin egemen olduğu çağdışı bir devlete dönüşecek...
Gözden kaçmasın, şimdiden bu oldu bitti, 2019 sadece son noktayı koyacak
o kadar. Abartıyor muyum? Yok canım. Bana, yasama erki’nin yani Meclis’in,
AKP genel başkanlığını da eline almış Erdoğan’ın etki ve yönlendirmesinden uzak olduğunu söyleyebilir misiniz?
Yürütme erki, yani hükümet zaten artık tümüyle Erdoğan’ın yönetiminde. 2019’a kadar göstermelik bir Başbakanla yürünecek, o kadar.
Ne kaldı?
Yargı erki?
Peki siz “KHK’leri ele alamam, inceleyemem” diyen Anayasa Mahkemesi’nin; Başkanı ve bazı üyeleri cüppelerinde olmayan düğmeleri arayan, Cumhurbaşkanı’na alkış da tutan Yargıtay’ın; Başkanı, Erdoğan’a “Şükran ve minnetlerini” açıkça ifade eden Danıştay’ın, başta Varlık Fonu olmak üzere her türlü mali denetim yetkisi elinden alınmış Sayıştay’ın; hatta yüksek yargı içinde yer alması gereken ve mühürsüz oy pusulaları rezaletini kabul ediveren Yüksek Seçim Kurulu’nun sahiden ve artık bağımsız yargı kuruluşları olduğuna inanıyor musunuz?
Yüksek yargı böyle iken mesela Murat Aksoy, Atilla Taş ve arkadaşlarını tutuksuz yargılanmak üzere tahliye eden ağır ceza mahkemesi yargıç ve savcılarının derhal açığa alındığı bir ülkede yargı bağımsızlığından söz etmek kimi inandırır?
“Peki başlıktaki hapşuuuu ne oluyor” diyenleriniz varsa:
Valla yargının bu durumu bende müthişalerji yapıyor. O yüzden hapşırdım. Öksüre de bilirdim, tıksıra da bilirdim, hatta bazı sözcükler de kullanabilirdim. Ancak korkudan bugün bir hapşırıkla geçiştirmeye çalıştım...

***

Okurlara, hele de ünlü ünsüz, işli işsiz gazetecilere not:
Nedim’in tecridine son verin
Gazeteci Nedim Türfent bir yıldır cezaevinde. 26 Nisan’dan beri Van’da, pis ve küçük bir hücrede tecritte tutuluyor. Kitap, dergi, gazete okuyamıyor. Keyfi tecrit uygulamasına derhal son verilmeli. Tutukluluk, yargısız cezalandırma aracı olamaz. Nedim ve tutuklu tüm gazetecilerin adil yargılanmasını talep ediyoruz.
Gazetecilik Suç Değildir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları