Aydın Engin

23 Nisan - 24 Nisan

22 Nisan 2015 Çarşamba

Yarın 23 Nisan. Ertesi de 24. İki önemli yıldönümü.
Âdettendir. Gazete yazarları öyle günlerde o güne ilişkin yazılar yazarlar.
O yazılar “Bugün” diye başlar ama aslında bir gün önce yazılmıştır. Yani bir yıldönümünün doğal duygularıyla değil, epey yapay duygularla ve çoğu kez yazı tekniğinde cambazlıklar yapıp, hüner göstererek yazılar bu yapaylıktan kurtarılmaya çalışılır. Bazen tutar, bazen tutmaz, sırıtır…
İyi kötü bu işlerde kıdemliyim, oldum bittim öylesi yapay yazılardan hoşlanmadım. Gazete yönetimlerinden fırça yemek pahasına bir gün önceden “Bugün” diye başlayan ve tam da bir yıldönümüne denk gelen yazılar yazmamaya çabaladım.
Bugün de öyle yapacağım. 23 Nisan’a bir, 24 Nisan’a iki gün var. Yani bugün bir yıldönümü filan değil. Ama yarın ve ertesi gün…
Sanırım ve umarım anlaşılmıştır…
Bugün 23 Nisan’dan söz edeyim. Yarın da 24 Nisan’dan...
Buyrun…

***

Evet, yarın 23 Nisan. 95 yıl önce o gün Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu.
Bugünün (2015’in 22 Nisan’ı) gözlükleri ile bakıp, değerleri ile teraziye vurursanız söylenecek söz çoktur.
337 milletvekili seçilmişken açılış günü sadece 115’inin Ankara’da bulunabildiğine bakıp “Abartmayın canım, daha kuruluşu bile sakattı. Salt çoğunluk bile olmadan toplandı” diye dudak bükersiniz.
Bununla da yetinmez 337 milletvekilinin seçilişine kafayı takar, “Seçildiler mi, atandılar mı kuşkulu. Sandıklar kurulup adayların ortaya çıkıp yarıştığına ilişkin hiçbir belge, bilgi, tanık yok” der büyük savaşı kaybetmiş, toprakları işgal güçlerince paylaşılmış, ulusal kurtuluş savaşı vermeye hazırlanan bir ülkede 21. yüzyıl demokrasisinden yansımalar ararsınız…
Böylesi ilkelliklere kapılmayacak, laf ola torba dola gevezeliklere tenezzül etmeyecek kalibrede iseniz 1920’de atılan o büyük, o anlamlı ve o pek zorlu adımı bugün hangi adım(lar)ın izlemesi gerektiği üstüne kafa patlatırsınız…

***

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yeryüzünde imparatorluklar çatırdamaya başladı. Zaten daha öncesinde “Yeni dünya” denen ve sınırsız doğal kaynakları ile göz kamaştıran Kuzey Amerika İngilizleri ile Fransızlar arasında “Benim, hayır senin değil benim” kavgasının arasından sıyrılıp bağımsızlığına kavuşmuştu. Ardından Doğu Avrupa ve Balkanlar’da ulusal kurtuluş hareketleri tırmanmaya başladı. Avusturya - Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu ulusal kurtuluş hareketlerinden en çok ve en ağır etkilenen emperyal devletler oldu. Balkan Savaşı’nın yol açtığı elverişli koşullarda Balkanlar’da art arda yeni ulus-devletler doğmaya başladı. Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Arnavutluk birbiri ardına kimi Avusturya Macaristan İmparatorluğu’na karşı, kimi Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşarak kendi ulus-devletlerini kurdular.
20. yüzyılın başlarında ulusal kurtuluş hareketleri ve bu hareketler zafere ulaştığında kurulan ulus-devletler devrimci birer adımdılar. Sömürgeci, baskıcı imparatorluklar yıkılıyor, yerine genç, kendi ayakları üstüne dikilen, kalkınmacı ekonomik politikalar izleyen, milliyetçilik ideolojisine sarılmış ulus-devletler kuruluyordu.
Bu büyük çalkantılar döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nun sahibi sayılan Türkler trajik ikilemler yaşadılar. Önce gerçek sahibi olduklarına inandıkları Osmanlı Devleti’nden kopmak için ayaklanan ulusal kurtuluş hareketleri ile savaştılar. Beyhude bir direnişti. Balkan Savaşı bozgunu ile Balkanlar’daki Osmanlı varlığı silindi; kalıntılar ise sadece kâğıt üstünde kaldı. Ardından 1. Dünya Savaşı patladı. İttihatçıların dizginlerini ele geçirdiği Osmanlı çok daha ağır bir yenilgi aldı ve bu kez Anadolu işgal edildi. Yunanlılar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar Anadolu’yu paylaştılar. Türklere ise Orta Anadolu’da daracık bir bölge bırakılmıştı.
Ulusal kurtuluş mücadelesi verme sırası Türklere gelmişti. Türk Ulusal Kurtuluş Savaşıbaşladı.
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919’u Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı kabul edenler var. Mümkün.
Başlangıcı Erzurum ve Sivas kongrelerinde bulanlar da var. Bu da mümkün.
Ama bence Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı 23 Nisan 1920’dir. O gün sahici bir ulus-devletin, Türk ulus-devletinin kuruluşudur. Sultanın, Osmanlı soyunun değil, halkın egemenliğini kabul eden Türkiye Büyük Millet Meclisi o gün “Egemenlik kayıtsız u351 şartsız milletindir” diyerek noktayı koymuş, ulus-devletler trenine son anda binmiştir. Daha sonra yeni ulus devletler için İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesi beklenecekti…
Altını kalın çizelim. 20. yüzyılın başlarında bir ulus-devlet kurmak ve ideoloji olarak milliyetçiliği benimsemek ilerici, devrimci bir tercih, bir yönelimdi.
23 Nisan 1920’de egemenliği sultandan alıp kendinde toplayan Büyük Millet Meclisi de bu devrimci adımın ete kemiğe büründüğü kurumdu.
1920’de o muazzam adımı atanları alkışlamak boynumuzun borcudur.
2015’te “Nasıl bir Türkiye” sorusuna cevap aramak da istesek de ertelenemez ödevimizdir…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları