Aslı Aydıntaşbaş

Piyasa demokrasiyi iplemiyor

07 Eylül 2017 Perşembe

İlginç bir durum var. Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 5 büyümesi bekleniyor. Bu, Türkiye gibi pek çok sorunu olan bir ülke için, çok büyük bir şahlanış sayılmasa da, hiç de fena bir rakam değil.
Peki neden “ilginç” bu durum? Türkiye çok daha büyük büyüme oranlarını görmedi mi geçmişte?
Gördü tabii. Ama o dönemlerde her yıl reform yapan bir Türkiye vardı. Şimdi geriye giden, daha otoriter bir Türkiye var. Ona rağmen büyüyor.
Son bir yıldır memleket, ‘kanun hükmünde kararnamelerle’ yönetiliyor; bürokrasiden yüz elli bine yakın çalışan atıldı; Türkiye’nin Avrupa’yla ilişkileri koptu kopacak; dibimizde bir iç savaş devam ediyor; global imajımız yerle bir; en fazla gazeteciyi hapse atan ülkeyiz; dünyanın en baskıcı rejimleri arasında parmakla gösterilen bir yer olduk.
İşte bunları alt alta sıraladığınızda yüzde 5 sahiden bize mesajlar içeren bir rakam. Ben ve benim gibi demokrat insanlar, yıllardır sağlıklı bir ekonomik kalkınma için sağlıklı bir demokrasi olması gerektiğini söylüyordu. Darbe sonrası hükümet reform değil otoriterleşmeyi seçince, herkes ‘piyasa sopası’ denilen bir kavramdan konuşmaya başladı. Eğitim sistemimiz yerde, demokrasimiz çöpte, kurumlar namına bir şey kalmamış. “Bu kafayla gidersek çok yakında duvara toslarız” diye konuşuldu her köşede.
Ama öyle olmadı. Demek ki liberal demokrasi olmadan da pekâlâ neo-liberal bir ekonomiyi pazarlamak mümkünmüş...
‘Piyasa sopası’ diye bir şey varsa, bu sopa sadece hükümeti Merkez Bankası’nın faizleri yukarı çekmesine izin verme konusunda ikna etti. Gerçekten de Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası’nın, Saray’daki danışmanların uçuk teorileri yerine daha klasik ekonomik reflekslerle hazırladığı bir dizi adım, etkili oldu. Kredi Garanti Fonu, beklenen can simidi işlevini üstlendi. Dolar 3.5 TL’ye mıhlandı. (Hatta son günlerde 3.5’in bile altında.)
Bütün bunlar olurken, iç ve dış piyasalardan ‘daha demokrat ol’ baskısı falan da gelmedi.
Böylece Türkiye’yi yönetenler, siyaseten daha demokrat ve ılımlı davranmak zorunda kalmadan, yüzde 5 büyümeyi yakaladı.
Avrupa’da ikinci bir İspanya olma yolundayken, Avrupa rotasından çıktık; Çin gibi anti-demokratik ve nevi şahsına münhasır bir konuma yöneldik. Yabancı yatırımcıya, “Sen takılma insan haklarına, Batı karşıtlığına falan. Gel koy paranı” diyor, piyasadaki cazip seçenekleri pazarlamaya çalışıyoruz.
Ve tuttu. Dünya ekonomisi, en azından şu an için, Türkiye’yi Batı dışında antidemokratik bir rejim olarak kabullenmiş gibi. Memlekete para giriyor.
Diyeceksiniz ki “Gelen sadece sıcak para”, “Yatırım yok” vs. Bütün bunlar doğru. Gelen sıcak para. Kuşkusuz hukuk devleti olmayan bir yere kimse gelip fabrika açmaz, ama parasını faize koyar. Nedeni de memleketin meziyetleri ya da Mehmet Şimşek’in kara kaşı değil. ABD’de Donald Trump beklenen ekonomik sıçramayı yapamadı; FED faizleri sert yükseltmeyecek; uluslararası sermaye yeniden gelişen ekonomilerde yüksek faiz arayışına girdi. Batı ülkelerinde faiz negatifken, Türkiye’de bankalar yüzde 14 veriyor. Ve herkesin iştahı kabarıyor.
Peki bu durum ‘sürdürülebilir’ mi? Kimse bilmiyor. Ekonomiyle ilgili söylenen her şey, şu zamana kadar yanlış çıktı.
Ama ülke ciddi bütçe açığı veriyor. Cari açık zaten malum. Doğayı mahvediyor. Demokrasi namına bir şey yok. Üç kuruşa işçi çalıştıran, vergi vermeyen kalitesiz sermaye geliyor. Gazeteciler hapiste, üniversiteler dökülüyor.
Özgürlük olmayınca, bize sunulan yüzde 5 büyüme, böyle oluyor.
İstediğimiz bu muydu?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları