Aslı Aydıntaşbaş

Ömer Çelik vize atağında

05 Haziran 2016 Pazar

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Afrika dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamalar, birkaç açıdan hayli ilginç.

Almanya’ya tepki geçici: Önce diplomatik cepheden bakalım. Erdoğan’ın Alman parlamentosunun oybirliğiyle kabul ettiği Ermeni soykırım tasarısına tepkisi, beklediğimizden çok daha yumuşak. Tanıdık Erdoğan üslubu yerine Alman medyasını suçluyor, “üst akıl talimat verdi” diyor, kararın “kıymeti harbiyesi” olmadığını söylüyor, “Parlamento içinde yapılan tartışmaların notları henüz bana ulaşmış değil. O notlar üzerinden bir değerlendirme yapacağız” diye geçiştiriyor. Hatta “Öfke ile kalkıp zararla oturmamak lazım” diye de ekliyor. Yani Erdoğan meseleyi yumuşatıyor.

Diplomatik kulislere yansıyan, ilişkilerin kısa bir türbülans döneminden sonra hızla normalleşeceği beklentisi. Ankara birkaç sert açıklama yapıp büyükelçiyi geri çağırdıktan sonra, buradaki Alman vakıflarına yönelik bir iki hamle yapabilir. Ancak nihayetinde Erdoğan Merkel’le kurduğu bu değerli bağı kaybetmek istemiyor.

Mülteci anlaşması kalıyor: Erdoğan’ın açıklamalarının bir başka çarpıcı yanı, Alman parlamento kararı ve AB’yle yapılan mülteci anlaşması arasında bir bağ kurmaktan kaçınması. Her ne kadar etrafındaki bazı karakterler “Açın kapıları, salın mültecileri” diye günlerdir yaygara yapsa da, belli ki Cumhurbaşkanı, AB’yle yapılan mülteci anlaşmasını koruyacak. Davutoğlu varken her gün “Eyy ikiyüzlü Avrupa” nutukları arasında “Her an açabiliriz kapıları” diyordu; şimdi ise dikkatli ifadelerle, “Geri Kabul Anlaşması, vize serbestisi gibi meseleler, AB’yle ilgili konular. Bizim bu konulardaki tavrımızın ne olduğu da belli” diyor.

Yine kulislerdeki bilgi, hem Erdoğan hem de yeni AB Bakanı Ömer Çelik’in vize serbestisi için kolları sıvadığı yönünde. Tuhaf bir biçimde Davutoğlu’nun gitmesi, Erdoğan’ın daha 2 gün öncesine kadar büyük kuşkuyla baktığı AB işini sahiplenmesine neden oldu. Davutoğlu’nun AB’yle kurduğu ilişkiyi bir tehdit olarak algılıyordu. Bu durum değişti. Hatta Ömer Çelik’in son Brüksel gezisinde, Türkiye vize serbestisinin önünde engel teşkil eden “Terörle Mücadele” Yasası’nın AB ile ortak bir komisyonda incelenmesini teklif etti. Belli ki asıl sıkıntı, Terörle Mücadele Yasası değil Davutoğlu idi. Ekim ayı için vize serbestisi hedefi yeniden gündeme alındı. Ekimde vizelerin kaldırılması, olası bir referandum öncesinde artı puan olarak görülüyor.

Üst akıl iddiası: Tabii açıklamaların en tuhaf yanı, Erdoğan’ın Alman parlamentosunun kararını “üst akıl” tarafından verilen talimatlara yorması. Erdoğan’ın durduğu yerden dünyaya bakan birinin, Almanya’nın Yahudi soykırımı konusundaki hassasiyetini ya da insanlığa karşı suçları neden iş edindiğini anlaması zor. Bir dostum “Gerçekten buna inanıyor olamaz” dedi. Hayır, kesinlikle inanıyor. Unutmayın ki Milli Görüş geleneğinden gelen birinin uluslararası siyasetle tanışması, onlarca yıl Siyon Liderlerinin Protokolleri’ni okumaktan geçiyor. Erdoğan kuşağı İslamcılar, hâlâ dünyanın İsrail tarafından yönetildiğini, dünya basınını İsrail ya da ABD’nin kontrolünde olduğunu düşünüyorlar. Çoğu IŞİD’i bile Türkiye’yi zayıflatmak için yaratılmış bir İsrail ya da ABD komplosu olarak görüyor. Kendilerine yönelik eleştiri ve itirazları duymak ya da Müslümanların hatalarını anlamak yerine, yeni şekillenen İslamcı-ulusalcı doktrinin komplolarına teslim oluyorlar.

Erdoğan’ın ruh dünyasında yedi düvel birleşip voltran kurarak, yemeyip içmeden hep Türkiye’yi zayıflatmaya uğraşıyor.

Ayrıca bu tezler, yandaş medya ve haber kanallarında gün be gün işleniyor. Örneğin geçen yıl iktidara en yakın kanalda “Üst Akıl” diye bir belgesel izledim. Birbiri ardına çıkan “uzmanlar”, Amerikan yerlilerinin nüfusunun azalmasından tutun da 11 Eylül’e kadar her şeyi “üst akıl” yaptı diye anlatıyor. Arada bolca İslamofobi diskuru var. Üst aklın kim olduğu anlatılmıyor ama sürekli o çok tanıdık “Gezi’de denediler olmadı, 17 Aralık’ta denediler olmadı, şimdi de...” vs nakaratı tekrarlanıyor.

Kısacası mevcut iktidarın İslamcı- ulusalcı doktrini bambaşka bir ruh hali. Bizim dünya algımız ya da tarih okumamızla ortak nokta bulmak artık neredeyse imkânsız...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları