Aslı Aydıntaşbaş

MHP’yle ittifak şaşırtmadı

16 Kasım 2017 Perşembe

Devlet Bahçeli’nin salı günkü grup konuşmasında yaptığı çıkış, beni şaşırtmadı.
Günün birinde iktidar partisi ve MHP arasında bir seçim ittifakı olacağı, belliydi. Sürpriz olan, sadece bu ittifakın bu kadar erken açıklanması. İki parti, neredeyse bir buçuk yıldır siyaseten aynı kulvarda, dirsek teması içinde, aynı ideolojide büyük bir sevgi yumağı olarak siyaset yapıyor.
Referandumda sınanan bu ortaklığın 2019 seçimlerine “ortak liste” olarak yansımaması mümkün değildi.
Diyorlar ki, her iki partinin de sayısal anlamda bu evliliğe ihtiyacı var. Doğru olabilir. Ancak ben hiçbir zaman Devlet Bahçeli’nin oy derdinde olduğunu düşünmedim. MHP lideri, tam bir misyon adamı ve hayatının ileri yaşında koskoca yüzde 50’lik bir sosyolojiyi kendi çizgisine çekmiş olmanın mutluluğunu yaşıyor. Kürt meselesinde çözüm sürecinden vazgeçen, AB’ye sırtını dönen, Batı’yla ipleri kopartan, demokrasi konusunda geri adım atan bir Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, özünde MHP’den çok büyük farkı kalmıyor.
Neden seçime ortak listeyle girmesinler?
İktidar açısından MHP ile ittifakın bir mantığı daha var; ki o da Tayyip Erdoğan’ın farkında olduğu, muhalefetin hâlâ tam anlamıyla kavrayamadığı bir durum: Bundan sonra artık “siyasi partilerin” hiçbir önemi yok.
Türkiye 16 Nisan’da başkanlık sistemine geçti ve siyasi partiler bundan sonraki aşamada sadece başkan adayının belirlenmesinde rol oynayacak. Parlamenter sistemden çıkışımız ve 16 Nisan’da oylanan o tuhaf yeni yapıya geçişimizle, her siyasi partinin bir yıldız yaratması, sonra da o yıldızı da “O Ses Türkiye” benzeri siyasi bir tiyatroda oynatması ve oylatması gerekiyor.
Olay ideoloji ve temsil değil; büyük ölçüde popülarite üzerinden şekillenecek.
Bunu ilk anlayan Erdoğan, seçim listelerini, kamuoyu yoklamalarını almış önüne, harıl harıl 2019’da kendi markasını parlatacak bir siyasi oyun kurmaya çalışıyor.
Muhalefet ise hâlâ parlamenter sistem mantığıyla yaklaşıyor 2019’a. Muhalefet etmeye, Meclis’i anlamlı kılmaya çalışıyor. Oysa yapması gereken, yüzde 50+1’e odaklanmak.
Önümüzdeki süreçte CHP’ye büyük rol düşüyor. Mevcut oy oranıyla iktidara gelmesi mümkün değil ve 2019’a kadar da bu durum değişmeyecek. CHP’den asıl beklenen yüzde 50’lik muhalefet bloğunun oyun kurucu gücü olması. Net söyleyeyim. CHP’nin yapabileceği 2 önemli şey var. Bir, çatı aday bulmak. İki, İstanbul ve Ankara belediye seçimlerini almak.
Gerisi fasa fiso demeyeceğim ama Türkiye’nin kaderi açısından bu iki temel hedef kadar belirleyici değil.
Başa döneyim. Bahçeli’nin çıkışına bakıp, “MHP ve AKP oyları düşüşte” diye avunmanın anlamı yok. Asıl sorun, o cephede değil muhalefette. Henüz ortada ne 2 yıldır sivil toplumda gündem olan “demokrasi bloku” var, ne de yüzde 50’ye hitap edebilecek bir aday.
Ayrıca 16 Nisan’da tescillenen yüzde 50 AKP karşıtı oyun yüzde 10’u, HDP seçmeni. Tüm baskılar ve tutuklama furyasına rağmen HDP oylarında bir milim düşüş yok. Ancak ne CHP, ne de Meral Akşener Kürtlere “dokunma” cesaretinde değil. “Nasılsa muhalefet adayına oy verirler” ya da “Seçimde iki Kürtçe şarkı attırırız” gibi büyük bir yanılsama içindeler.
Bütün bunları yan yana koyunca kaygılanmadan edemiyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları