Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir Kuvvacı dost

07 Ocak 2024 Pazar

Sevgili,

Pistin yanındaki masada oturuyorum. Genç Kafkas dansçısı bir kartal gibi pike yaparak süzülüp hemen masamın ayak ucuna dizleri üzerine konuyor. Salon alkıştan inliyor. Genç dansçı heykel gibi kıpırdamadan duruyor. Hareketsizliğini bozmuyor. Yüzünde hiçbir ifade yok. Sessizlik uzuyor. Dansçı hareketsiz. Biraz sonra anlıyoruz. Dizini çatlatmış. 

Genç dansçı Cumhuriyet’in Ankara Bürosu’nun o zamanlar genç kadrosundan olan Işık Kansu. Onu ilk defa gördüğümde çok şaşırmış, gözlerime inanamamıştım. “Güzel dans ediyordu” tümcesi çok eksik kalır. Ankara Balin Oteli’nin pistinde bir balerin gibi dans eden sanki Işık Kansu değil de Gene Kelly idi. Benzerini daha önce İstanbul’da yine bizim gazetenin bir gecesinde Çetin Özbayrak’ta görmüştüm. 70’li yıllarda Cumhuriyet’in yazıişleri müdürlerinden olan Çetin Özbayrak fevkalade güzel dans ederdi. Bu yönünü herkes bildiğinden sık sık gecelerde Çetin performans gösterisine davet edilirdi. Çetin bir dereceye kadar iyi dans ediyordu. Ama bir sınırı vardı. Işık Kansu tıpkı bir Hollywood filminden çıkmış gibiydi. Onun profesyonel olmadığına inanmak adeta imkânsızdı. Işık’ın o geceki performansını hiç unutamam. Bu sefer de AYM kararıyla ilgili gelişmeler konusunda Işık’tan bilgi almak için telefona sarıldım ki gazetede, balede dünya üçüncüsü olan İzmirli Yağız Avcıoğlu’nun öyküsü çarptı gözüme. Işık Kansu gibi olağanüstü dans yeteneğiyle dikkati çeken Yağız, uluslararası dans örgütünün Brüksel’deki dünya dans şampiyonasına davet edilmiş ve dans kategorisinde yarışmada üçüncülüğü kazanmıştır. Haberi okuyunca 70’li yılların Cumhuriyet Ankara Bürosu günlerine gittim. Işık’ın aralarında bulunduğu genç kadro harika işler yaparlardı. Bir polisiye romanın sayfaları arasında kaybolduğum izlenimine kapılırdım onları izlerken. 

Atatürk’le Samsun’a çıkanlar arasında bulunan Kuvvacı Mazhar Müfit Kansu’nun yeğeni olan Işık Kansu (babası Ceyhun Atuf Kansu) şimdi de Cumhuriyet Vakfı’nın genel sekreteri. Gazete içinde nerede doldurulacak bir gedik, giderilecek bir aksaklık olsa Işık’a başvurulur. 

O hâlâ Kuvvacı. O da Ankara kulisleri içinde olmasına rağmen, olanlara akıl erdiremiyor.

***

Işık da, devlet krizine dönüşmüş olan AYM kararı olayının, devletin köküne kibrit suyu ekmeden nasıl çözüleceğini kestirmeye çalışıyor. O da perşembe günü Kanal 1’de Adem Sözüer’in söylediği gibi AYM kararının uygulanması ile çözüme varılabileceğini düşünüyor. 

Evet, her kafadan bir ses çıkıyor. Kanal 1’de Prof. Dr. Adem Sözüer perşembe akşamı çıktığı televizyon programında en makul çözümün kararın uygulanmasında bulunacağını söylüyordu. İşin ilginci AKP krizi, yeni anayasa değişikliği için araç olarak kullanmak niyetinde.

Evet, her sorunda olduğu gibi bu kez de çözüm yine yeni bir anayasa yapmakta aranıyor. Ülkemizde durmadan itilen kakılan, hor görülen, tanınmayan anayasaya yine de sihirli bir güç izafe ediliyor. Hemen anayasa yapımına geçiliyor. Adem Sözüer çok haklı olarak “Önce kararı bir uygulamaya bakalım ne olacak?” diyordu. Evet, AKP’nin anayasa tutkusuyla anayasa tanımazlığını bağdaştırabilmek çok güç. Madem anayasayı tanımayacaksın, hükümlerini kabul etmeyeceksin, ilkelerine uymayacaksın, o zaman neden yapıyorsun?

***

AYM krizi yeni boyutlara vararak sürüyor. AYM ve Yargıtay, iktidar ve muhalefet birbirlerini karşılıklı olarak anayasaya karşı suç işlemekle suçluyorlar. CHP’nin ana muhalefet olarak bu sefer kolay boyun eğmeyeceğini söylemesi ve yurttaşları Tandoğan’da mitinge çağırması atmosferin son derece gerileceğini göstermektedir. Şimdiye kadar seçimlerin çeşitli hukuksuzluklarla, yasadışı baskılarla, hilelerle, kumpaslarla malul olmasına yol açan AKP bu kez de sandığın gereklerini yerine getirerek dürüst, serbest ve adil bir seçim yapmaya niyetli görünmüyor.

Zaten bunalımın temelinde yatan gerekçe de budur. AKP’nin bundan böyle de önceki seçimlerde tuttuğu yolu tutması mart yerel seçimlerinin geleceğini tehlikeye atmaktadır.

Bu gerçeği gözden kaçırmamak ve yerel seçimlerin olabilmesi için sandığın iktidar tarafından hile, kumpas, baskı, zulüm çemberine alınmaması gerekmektedir. Burada da YSK olgusuyla karşılaşıyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları