Ali Apaydın

Politika gösterisi değil politika yapmak!

14 Kasım 2024 Perşembe

Aklı başında her insan her an soruyor; bu işin sonu nereye varacak? diye. Daha ne kadar özgürlükten, demokrasiden, haktan, hukuktan söz eden iktidar sahipleri, yalancılıklarını ve ikiyüzlülüklerini çekincesizce açığa vuracaklar? Ve muhalefet daha ne kadar bu politik bağnazlıklar gösterisinin oyuncularından özgürlük, demokrasi, hak, hukuk ve kardeşlik dilenecek? Ne kadar daha böyle devam edeceğiz? Nihayetinde yurttaşların bir kurtarıcı sorumluluğunu yüklediği ülkenin kurucu partisi ne kadar süre daha politika yapmak yerine politika gösterisi yapmaya devam edecek?

Hayır, berbat bir komedi gösterisinin beceriksiz oyuncular tarafından sergilenen sahneleri değil gözlerimizin gördükleri. Aksine sokakta yaşadığımız gerçekler bunlar. Her şey, her birimizin yanı başında olup bitiyor –uzakta değil! Ve bazılarının zannettiği gibi ülke tarihimizde bir kaza yaşamıyoruz, adeta yeniden bir varoluş savaşı veriyoruz! Çünkü ülke yönetimimiz, şu anki gibi kendini yönetme sorumluluğundan muaf bir şekilde hareket etmeye devam ederse, söz konusu olan bir rejim meselesinden bile öte bizzat ülkemizin hayatta kalmasını tehlikeye sokacak bir sonuca da yol açabilir.

En uçlarda yaşıyoruz artık; ülkemiz can çekişiyor, karşıdevrim güçlerinin elinde, “şahsım devleti” anlayışının elinde can çekişiyor! Sonra ya da biraz sonra değil, şimdi, derhal bir şeyler yapılmalıdır! Bunun için adeta felçli bir zihin yapısı içinde hareket eden kurucu partinin gerekli cesareti ve sakinliği derhal geri kazanması gerekiyor. Açıkçası belirli alanlarda yapabiliyor da bunu, sözgelimi eğitim alanında tam da yapılması gerekenleri yapıp her bir konuyu tekrar tekrar masaya yatırıyor ve bunu ülkenin dört bir yanına yayarak gerçekleştiriyor, bizzat bakan hakkında suç duyurusunda bulunmak gibi oldukça yerinde tepkilerde bulunabiliyor. Ancak CHP’nin genel yönetimi, eğitim alanındaki bu tepkilerini diğer alanlara yaymak için bir türlü doğru adımları atamıyor ya da atmakta hep geç kalıyor ısrarla.

Yerel seçimler sonrasında müthiş bir direnç kazanan toplumsal muhalefetin yeniden zayıfladığına tanık oluyoruz bir kez daha. Zayıflık öncelikle pratik bir durum değil zihinsel bir durumdur ve gerekli zihinsel dönüşümler yaşandığında etkili bir dirence dönüşebilir yeniden. Ancak bu dönüşüm için zaman giderek azalıyor, içinde bulunduğumuz karşıdevrim tehdidinden kurtulabilmek için kurucu partinin hiç vakit kaybetmeden kendi eylem tarzını bulması gerekiyor!

AKP ve destekçileri gün be gün kendi istediği ve kendi seçmenleri dahil herkes için tam bir felaket olacak olan bir rejim inşa etmeye çalışırken devrimi gerçekleştiren partinin kendi içinde birtakım sorunlarla uğraşma lüksü yoktur! Denetimsiz yetkililerin denetimsiz yetkilerle yönettiği bir ülkede olağan politik durumların kavram setleriyle hareket etmek söz konusu olamaz! Bugün, hiçbir duyarlı yurttaşın açık bir şekilde bir karşıdevrim girişimi içinde olduğumuzu unutma hakkı yoktur! Kurucu parti yetkililerinin bunu unutma hakkı hiç yoktur!

Cumhuriyet devrimlerini savunmayı oy kaybı olarak gören laisizm ilkesini özellikle dile getirmekten çekinen Kılıçdaroğlu zihniyeti derhal terk edilmelidir artık, çünkü karşıdevrimle karşıdevrim grameriyle mücadele edilmez! Etmeye çalışıldığında ne olduğunu görmedik mi yeterince!

Her şeyden önce hiçbir muhalefet, hiçbir politik düzlemde şikâyet gramerine dayalı söylemlerle yol alamaz. Bu esası tekrar tekrar deneyimlemenin manası yok! Tepki ve şikâyet söylemleri arasında galaksiler kadar fark vardır. Karşıdevrim güçlerinin kapısını çalıp karşıdevrimden şikâyet edemezsiniz!

Karşıdevrime tepki verilir, onunla mücadele edilir, bu yüzden onunla tepki grameriyle, mücadele grameriyle konuşulur –ancak bir vızıltı etkisi bırakan naif söylemlerle değil! Karşıdevrim güçleriyle normalleşme serüvenine girilmez! Dahasını söyleyelim, karşıdevrimden kurtulmak için karşıdevrim güçleri muhatap bile alınmaz!

İmzasız pusulalar, montaj videolar ve onlarca seçim hukuksuzlukları gibi sebeplerden dolayı zaten meşru bir şekilde seçilmemiş olan ve her anında mevcut meşruluğunu da daha bir yitiren bu iktidarın ülkemizi meşru bir şekilde yönetmediği bu denli ortadayken, muhalefetin sanki normal bir politik gündem yaşıyormuşuz gibi davranıp kendi iktidarında neyi vaat ettiğini dile getirmesinin zamanı değil şimdi; şimdi en üst perdeden tepki verme, mücadele etme zamanıdır, bunun için derhal sokak sokak, meydan meydan dolaşıp meşruluğunu yitirmiş bu iktidardan kurtulmak için ülke erken seçimlere götürülmelidir. Ve hayır, erken seçim meselesi asla bir meclis aritmetiği meselesi değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkiye bu değil! 31 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları