Hapislik bazen kamusal görevdir

28 Şubat 2016 Pazar

92 gün süren, çok onurlu bir “kamusal görevi” başarı ile yerine getirdiler.
Evet, kamusal bir eylem olan habercilik sonuç vermeyince, hapislik de şart olabiliyor.
Elbette bu bazı gazeteler ve gazeteciler için böyle! Can ile Erdem, daha önce belki yüzlerce kez eleştirdikleri halde sonuç alamadıkları, dandik iddianameler sayesinde devletin işlediği “hak ihlali suçu”nu bu kez Anayasa Mahkemesi eliyle dünya âleme gösterdiler.

***

Ne oldu şimdi? Çifte müebbet hapis yetmiyormuş gibi ucuna 30 yıl mahkûmiyet de eklenmiş olan malum iddianame, Muhterem Cumhurbaşkanımız ile onun Sayın MİT Müsteşarı’nın şikâyetlerini de içeriyordu. AYM, önceki günkü kararıyla 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kabul ettiği iddianameye açıkça “nağme yapmayın” demiş oldu.

***

Ne oldu şimdi? Türk Dil Kurumu Sözlüğü, “nağme yapmayı” şöyle tanımlıyor:
“Bildiği bir şeyi bilmez görünmek ve bahane ileri sürmek!”
Sözlük, “İddianame yazma”yı tanımlamıyor.
Belki de son yıllarda bazı ellerde iddianame yazmanın, “nağme yapmak”la aynı kapıya çıkacağını bildiği için tanımlamıyor.

***

Ne oldu şimdi? Saray Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın’ın tahliye kararı üzerine yaptığı açıklama ise bir tür “ara nağme”!
“Bu bir beraat değil, tutuksuz yargılama kararı! Dava devam edecek biz de yakından takip edeceğiz!”
Yani daha önce söylediği, “Bu böyle kalmaz” sözü gereği Sayın Cumhurbaşkanı’nın eli ve gözü mahkemenin üzerinde olacaktır! Oysa bunu ve buna benzer “ucu açık cümleleri” Türk Ceza Kanunu tehdit ve gözdağı olarak değerlendiriyor. (Md.106/1.)

***

İki kez müebbet ve 30 yıl hapis cezası gibi “nağmeler”in şakaya gelir tarafı yok.
Adalet terazisinin ayarı bozulunca kusurluyu aramak, bulmak ve cezalandırmak sonuçta demokratik siyasetin çözeceği bir sorun.
Birçok olumsuzluğun nedeni ve hatta faili veya yardım ve yatakçısı, mevcut iktidar borusunu istediği gibi öttürmeye devam ederken adaletin ayarı neden bozulmuş, nerede bozulmuş, nasıl bozulmuş, kimler eliyle bozulmuş gibi sorular fazlasıyla nafile...

***

Ne oldu şimdi?
“Hak ihlali”nin derecesini belirlemeye olanak yok.
Ağırlaştırılmış çifte müebbetten, hükmünün açıklanması geriye bırakılmış (HAGB) hafif hapis cezalarına kadar türlü türlü hak ve özgürlük ihlalleri var.
Aynı dosyada aynı suçtan birine beraat ötekine mahkûmiyet verilip hükmünün açıklanması geriye bırakma kararı verilmiş bir davanın mağduru olan adı bizde saklı bir okur yazmış.
“Hak ihlali davamı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdım. Bir yandan da 5 yıldır kanserle boğuşuyorum. Ama dosyama sıra gelmiyor. Belki de kusurum müebbet değil 2 yıl ceza almak. Bana göre, ceza mahkemeleri de sulh mahkemeleri gibi bir yerlerden emir veya dayanışma ile çalışıyor.”
Okuru, e-postasının altına yazdığı telefonundan bulup konuştum.
Anlattı: 29 Ocak 2014’te CNN Türk Tarafsız Bölge programında, akil adamlar arasında yer alanlardan Cemal Uşşak adlı bir muhteremin sözleri her şeyi açıklıyor. Prof. Ahmet İnsel Bey, “Emniyet ve yargıdaki yapılanma- işbirliği bütün sorunların özünü oluşturuyor” diyecek oldu.
Cemal Uşşak Bey araya girerek, “Yargıdaki bu durumun bir mesleki dayanışma olduğu düşünülemez mi?dedi.
Değerli okura göre yargıdaki bozulmanın, adalet terazisindeki ayar bozukluğunun ve binlerce hak ihlalinin sebebi bu “dayanışmadır”.

***

“Yargıdaki dayanışma” yargıçlar ve savcılar ile sınırlı kalsa iyi... Çok çok yukarılara uzuyor.
Dileyelim, Anayasa Mahkemesi’nin Dündar ile Gül için verdiği karar bu zinciri kıracak bir ilk adım olsun.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları