Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Benim sağlığım benim hakkım’
7 Nisan, 1950’den beri “Dünya Sağlık Günü” olarak kutlanıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) doğum günü! DSÖ, 7 Nisan 1948’de kuruldu, Türkiye kurucu üyelerden. Son yıllarda “Sağlık Haftası” olarak değerlendiriliyor 7-14 Nisan. DSÖ, 2. büyük dünya paylaşım savaşının ardından büyük umutlarla Milletler Cemiyeti yerine kurulan Birleşmiş Milletler’in (BM) uzmanlık örgütlerinden biri.
BM, bir tür “Dünya Hükümeti” gibi düşünülebilir, DSÖ de Dünya Sağlık Bakanlığı. Küreselleşme!
DSÖ her yıl 7 Nisan’da (doğum gününde) kendisi insanlığa bir tür armağan sunuyor! Gelecek yaş gününe dek, verilere dayalı olarak (Kanıta Dayalı Tıp) dünyanın en önemli sağlık sorununu öne çıkarıyor. Bir savsöz (slogan, motto) geliştiriyor ve o çekirdeği; iletileri, uyarıları, dilekleri, yol gösterileri ile örüyor. Küresel farkındalık oluşturmaya, gerçekçi gündemlere odaklanmaya çabalıyor.
Bu bağlamda her yıl kapsamlı bir “Dünya Sağlık Raporu” (World Health Report) da yayımlıyor.
Tüm kaynaklara örgütün resmi web sitesinden (www.who.int) ücretsiz erişilebiliyor ve indirilebiliyor.
DSÖ, UNICEF, UNESCO, ILO, UNEP,
UNDP... 16 temel BM biriminden,
“Uluslararası Bakanlık”tan birkaçı. Bu
kurumlar “keşke” siyasallaştırılmasa
ve teknik uzmanlık kurumları olarak
bilimsel açıdan özgür, yönetsel ve akçalı
bakımdan da özerk çalışabilseler. Yeterli
olanaklar sağlansa. Ama öyle olmuyor,
bir bakıyorsunuz Sam Amca öfkeleniyor
ve DSÖ bütçesine katkısını salgında iken
kısıyor!?
***
Bu yıl savsöz (motto) başlıkta: Benim sağlığım benim hakkım! Önemli bir iletiyi yükleniyor: “Sağlık haktır!” Oysa küreselleşTİRmeci neoliberal emperyalistler tam da tersini “kapital aşkı” ile yaratıcı(!) biçimde bulup, paran kadar sağlık diye dayatıyor. Yaman meydan okuma. Son 4 onyıldır epey yol aldı. Hele SSCB 35 yıl önce dağılınca, seçenek kamusal sağlık hizmeti modeli de kalmadı kapitalizmin korkusu da. İyice azgınlaştı. Bu sefil küresel abanmadan Türkiye payını fazlasıyla aldı:
- sağlıkta da büyük ölçüde küreselleşTİRildi, hatta sağlık kapitülasyonları verdi (şehir hastaneleri)!
- sağlık hizmetleri hızla ve ölçüsüz özelleştirildi - piyasalaştırıldı, rant aktarımı - karapara aklama!...
- kamu olabildiğince çekilerek denetleyici(?!) - düzenleyici(!?) “uslu” bir role indirgendi (AY m.56)...
“Sağlıkta Dönüşüm” tuzağı (Health Transformation) dayatıldı ve “sevdalı taşeron AKP” eliyle 21 yılda neredeyse tamamlandı. Çıplaklıkla bilinmeli ki sağlıkta yaşanan tıkanma-çöküş, bu emperyal politikaların ürünü. Dolayısıyla, “Benim sağlığım benim hakkım” çıkışı-isyanı, ancak hak temelli politikaların ekonomi politik altyapısını oluşturabilirse işlevseldir, değilse havada kalır; ayrımındayız.
Bu kavrayış ile örgütlü yol alalım gelecek 7 Nisan’lara, dileriz. Hekimlerin - sağlık emekçilerinin kitlelerde böylesine bir bilinç (ayrımına varma!) oluşması için öncü aydın sorumluluğu sıcak fırında! 21. yüzyılda, gebelik planlamasından başlayarak erişilebilecek en nitelikli sağlık hizmeti ve gereçlerini temel insan hakkı olarak tanımamak, ortaçağa savrulmaktır. Kaldı ki sağlıklı-eğitimli toplum olmadan uygarlığı, bilimselteknolojik ilerlemeleri sürdürmek olanaksızdır. DSÖ’nün tek tıp - tek sağlık önermesi ile insan - hayvan - çevre sağlığı bütüncül yaklaşım konusu edilmelidir. Başka türlüsü zaten “sürdürülebilir” değildir. BM 3. Binyıl Kalkınma Hedefleri, 2030 sonrasına bir daha ötelenmemelidir. Başta İHEB (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi) olmak üzere (10.12.1948, md.25) pek çok uluslararası antlaşma ve sözleşmede benimsenen SAĞLIKLI YAŞAM HAKKInı herkese tam olarak gerçekleştirmek, 21. yüzyıl şafağında gezegenimizde erişilen uygarlık düzeyine çok yakışacaktır. Üç yalın gerekçeyle:
- Çünkü hem bu görkemli başarınınuygarlığın yaratıcısıdır sağlıklı ve eğitilmiş insangücü
- Hem de onsuz (sağlıklı - eğitilmiş insangücü) uygarlığı sürdürüm olanaklı ve anlamlı değildir.
- Başka türlüsü insan onuru ve “erdemli düzen” (küreselleşme yerine!) ile bağdaştırılamaz.
Neoliberal utanmaz kapitalizm,
dizginlenerek “sağlıklı yaşam hakkı”nı
teslim edip ilkelliğinden bir parça
kurtulmalı ki o da “biraz daha” ömrünü
uzatabilsin (!?) İnsanlık uyanıyor... Bu
yabanıl (vahşi) ve ölçüsüz sömürü sürgit
kılınamaz. Uygarca uzlaşı çağımızın
kaçınılmaz gereği. En temel adımlardan
ilki, “HER AİLEYE 1 ÇOCUK” ilkesi ile,
aşırı ve mutlak olarak gereksiz, yaşama
ve yoksula açık tehdit nüfus artış hızını
düşürmek olmalı. Daha sağlıklı - adil
- erdemli - gönençli dünya düzeni
olanaklıdır
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Zam oranı belli oldu: Hepsi artacak!
- Bahçeli'nin 'Öcalan' çağrısına ilk yanıt
- O marka listede: Hamburgerden 'at eti' çıktı
- İktidar harekete geçti
- Bahçeli’nin masasındaki kitapta ne yazıyor?
- Katilleri Türkiye'de yakalandı!
- Halk TV'ye 'Bahçeli', Arka Sokaklar'a 'tarikat' cezası
- İşte Salim'in dere yatağındaki o anları!
- Beşiktaş'ta Hasan Arat'tan istifa kararı!
- Eski milletvekilin intihar girişimi iddiasına yalanlama!