Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yüzde Ellinin Ayaklanışı...
Hesap tutmadı…
“Tek başına iktidar”dan, “yandaşlarının dışındakileri hiçe sayma özgürlüğü”nü anlayan bütün gaflet yolcularının baş hedefi aynıdır: Kendilerinden olmayanların ne pahasına olursa olsun “sessiz” kalmalarını sağlamak.
Çünkü sınırsız bir buyurganlık, demokrasiye özü açısından aykırı olan “ben” sözcüğünü bulunduğu makamda sanki demokrasinin en doğal gereklerinden birinden söz ediyormuşçasına doğal bir tavırla kullanmak, ancak karşıtların sessiz kalmaları halinde olasıdır.
Ama bu hesabın dünya demokrasi tarihinde sonrasız tuttuğuna hiç rastlanmadı. Ve yine dünya demokrasi tarihinde bunu son kanıtlayan son ülke, Türkiye Cumhuriyeti oldu.
Bu ülke, on yıldır bir genel seçimde oyların yüzde ellisini almanın, geriye kalan yüzde elliyi hiçe saymak özgürlüğü anlamına geldiğine iman etmiş bir iktidarla yönetiliyor. Ve bu iktidar, bugüne kadar geriye kalan yüzde ellinin sessiz kalması için elinden geleni yaptı.
Hakkını yememek gerek: Düne kadar başarılı da oldu.
Son olaylar sırasında bir polis görevlisi, zor kullandığı bir genç eylemciye şöyle demiş: “Şimdi artık sokağa çıkmamayı öğrenirsiniz…”
O görevli haklıydı.
Çünkü bağlı bulunduğu iktidarın okulunda öyle eğitilmişti: “Vatandaşa gerektiğinde sokağa çıkmamayı öğreteceksiniz…”
Gelgelelim, yanlış eğitilmişti. Çünkü ona, sokağa çıkmamayı öğreteceği vatandaşın, imamın sözünden her ayrılmanın günah sayıldığı bir cemaatin üyesi değil, fakat 1923’ten bu yana adı ‘Cumhuriyet’ olan bir yönetim altında yaşayan bir toplumun bireyi olduğu öğretilmemişti.
O cumhuriyet, kuruluşundan bugüne elbet birtakım aksaklıklarla karşılaşmış olabilir. Hele çok partili demokrasi yolunda ilerlerken, kimi sınavlarda bütünlemeye kalmış olabilir. Ama bütün bunlar, o toplumda yaşayan birine doksan yıllık bir geçmişi unutturmaya yetmez. Yaşanmışlıklar ve yaşantılar, zamanla kişisel deneyimlere dönüşür ve edinilmiş deneyimlerin etkisini kimliklerden silebilmek olanaksızdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşarken gerçekleştirdiği eylemler ne kadar net ise kendisinden sonraya, yani mirasına ilişkin söyledikleri de o kadar saydamdır: “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır…”
Geride bıraktığımız son birkaç gün, Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etmekte ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösterdi. Çünkü o gençlik, zamanı geldiğinde ve kendisinden düzmece simgelere inanması istendiğinde, örneğin II. Abdülhamid istibdadının gericilik ve baskı kalelerinden biri olan Topçu Kışlası ona “tarihi eser” diye yutturulmaya kalkıldığında, “yüzde ellinin sessizliği”ni bozmakta bir an bile tereddüt etmedi!
Son birkaç günde yalnızca “bazı olaylar” olmadı; geleceğimizin tarihini de belirleyecek bir “kısa tarih” yazıldı. Umarım bu tarih, ilgili bütün taraflarca “doğru” okunur!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!