Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Yer Değiştiren Gölge’ gibi yaşamak…
Yaklaşık bir yıldır köşe yazılarım, gazetenin “Yorum” başlıklı sayfasında çıkıyor.
Geçen cumartesi, hayatımın yetmiş dört yılı geride kaldı. Ben de bu olayı bir tür ayrıcalığa dönüştürüp bu kez kendimi konu alan bir “yorum” yazmaya karar verdim. Aslında belki bir yıl daha bekleyip bu işi gelecek yıla, yani yetmiş beş yılımı geride bırakacağım zamana erteleyebilirdim. Ama bunlar, kritik yıllar. Yetmiş beş yıl, erişilebileceğinden kolay emin olunabilecek bir eşik değil. O nedenle çabuk davranmak yararlı olabilir.
Ve yine bu fırsattan yararlanarak, uzun zamandır kafamda olan bir “hırsızlık” eylemini de gerçekleştirmeye karar verdim. Denemelerinin tiryakisi olduğum Nurdan Gürbilek’in “Yer Değiştiren Gölge” kitabının adına nicedir göz koymuştum. Bu suçu da daha fazla gecikmeden “işlemeye” karar verdim. Çünkü daha sonra ona da zaman kalmayabilir…
Taslağı çok önceden hazırlanmış bir yorum…
Geride kalan yıllar zinciri uzadıkça hayatım için bir taslak kaleme hazırlama düşüncesi de kafamda hep daha bir pekişmiş. Bunu geçenlerde, yaş günümden birkaç gün önce bir sabaha karşı, birkaç şiddetli kanamanın ardından kendi cankurtaranımı -yine!- kendim çağırmak zorunda kaldığımda çok daha iyi anladım. Yarı karanlıkta beni hastaneye yetiştirmeye çalışan arabanın sedyesine bağlı yatarken ve bağlı olmama rağmen yerimden kaymayayım diye bedenimi sabit tutmaya çalışan bir çift sevecen ilkyardım görevlisi elinin sıcaklığını iliklerime kadar duyumsarken düşüncelerimin birkaç yıl önceki ilk gece yolculuğundakine oranla çok daha net olduğunu da algıladım.
Yine yoldaydım, ama bir yolda olma halinin bilincine çok daha açık varmış olarak.
‘Bu adamcağızın kimsesi yok mu?’
Birkaç yıl önce ilk kez acile getirdiklerinde, gözlerim kapalıydı. Ama çevremde söylenenleri çok açık duyuyordum: “Bu adamcağızın kimsesi yok mu?”
Yoktu.
Üstelik olmayacağını “Kıyıda Yaşamak” adlı romanımın sonunda yazmıştım da! “…Artık kendini zamanla hiç aldatmıyor. Çünkü zamanın insan boyu bir aldatmaca olduğunu biliyor. Sabahları, güneş yükseldikten epey sonrasına kadar perdelerini açmıyor. İçerisinin külrengini asla bozmuyor. Bir büyükkentte yaşadığını ve o kentlerin taştan yalnızlıklarında sabahların hep külrengi olduğunu biliyor…”
Tıpkı birkaç gün önce, kendi cankurtaranımı yine kendim çağırdığım o son sabah da bildiğim gibi. Bu adamcağızın kimsesinin olmadığını, olamayacağını, eğer kendi sonuna kadar bir “kimse” olarak kalmak istiyorsa “olmaması gerektiğini” de çok iyi bildiği gibi…
“Kocaman kentlerin ortasında, ama odalarının adacıklarında ölmek zamanı geldiğinde ve nice kahvaltıların yalnızlığından yıpranmış başını o sessiz, sakin, külrengi ölümü karşılamak için mecalsizce kaldırdığında biliyor ki, yaşadığı taşlaşmış kentin ortalık yerinde ölmesin diye koşanlar değil, sadece ölüsünü bulanlar olacaktır…”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
- ABD seçimleri dünyayı nasıl etkileyecek?
En Çok Okunan Haberler
- Polis engelledi, Özel yurttaşlara çağrı yaptı
- Ahmet Özer'in gözaltına alındığı görüntüler ortaya çıktı
- Özgür Özel Esenyurt'ta konuşacak
- Akşener’den kayınbiraderi hakkında suç duyurusu
- Vaizden Atatürk ve Cumhuriyete hakaret
- Yurttaşlar Özel'in Demirtaş ziyaretini nasıl karşıladı?
- 'Ben şimdi 'I love you' desem...'
- Ersan Şen ve DEVA Partili Ekmen arasında büyük tartışma
- Amca Salim Güran cinayet gecesi dereye gitmiş!
- Belediyelerin gelirlerini nasıl etkileyecek?