Yaşanamayan Bir Tarih için Ağıt...

29 Temmuz 2011 Cuma
\n

\n

Bu yazın çevirilerden ve yazılardan arta kalan zamanlarını Abidin Dino ile geçiriyorum. Yazılarından Abidin Dinoyu önce 2000 yılında, Turgut Çevikerin derlemesiyle Adam Yayınları arasında çıkan Kültür, Sanat ve Politika Üstüne Yazılarbaşlıklı kitaptan tanımıştım. Şimdi bütün bir yaza yayılan okuma şöleni ise, 2008 yılında M. Şehmus Güzel imzasıyla Kitap Yayınevi tarafından basılan dev bir Abidin Dino biyografisi. Toplamda, yaklaşık bin beş yüz sayfayı bulan üç cilt ve nefis bir baskı.

\n

Önümde, gerçek anlamda birsanatçıbiyografisi var. M. Şehmus Güzel çeşitli vurgulamalarında çok haklı. Abidin Dino, yaratıcılığı tek bir sanatın alanıyla sınırlandırılamayacak olan, doğrudan mayası sanatla yoğrulmuş ender kişilerden biri. Ressam olmasına ressam ama, aynı zamanda heykele, yazarlığa, şairliğe, oyun yazarlığına ve yönetmenliğine, sinemanın çeşitli dallarına kadar uzanan bir hayatın kurgulayıcısı. İlk okunuşlarda bu akıl almaz genişlikteki yelpaze insana tuhaf geliyor. Ama o yelpazenin, sanat hep yaşamdan kaynaklanmalıdırilkesine ne kadar bağlı yaşadığı göz önünde tutulduğunda ortada tuhaflık değil, sadece doğallık kalıyor: Böyle düşünen biri, ancak böyle yaratabilirdidiyorsunuz. Tırnakları bilerek kullandım. Çünkü Abidin Dino, bu coğrafyada aynı zamanda düşünme temeline dayanmayan bir yaratma eyleminin olamayacağına inanmış ender kişilerden oluşma bir türün üyesi; örneğin resmini çıkış noktası alırsak, hep resim yaparak düşündüğünü, resim yaptıkça düşündüğünü, öte yandan düşündükçe ve düşünerek resim yaptığını yineliyor. Bu yönüyle Sokrates Tarikatının da üyelerinden. Yani bir başka ilkesi: Üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değer bir hayat değildir. Belki de bu yüzden, Abidin Dino hayatta gittiği ya da savrulduğu her yerde büyük bir olasılıkla: Madem hâlâ yaşıyorum…” diye söze başlayarak hemen düşünmeye koyulan, ardından da hemen yaratmaya girişen biri. Bunun için boğaz kıyılarında ya da Çukurova sürgünlerinde yaşaması hiç fark etmiyor.

\n

M. Şehmus Güzelin Abidin Dinosu, her şeyden önce bu yüzden bir başyapıt. Çünkü böyle birini böyle biri olarakyazıp anlatmak, bence dünyanın en güç işlerinden. Karşımızda bir ressam var, o yüzden kolaylıkla onun yalnızca renkler, çizgiler ve biçimler dünyasına hapsolabiliriz. Ya da bir yazar, şair ve düşünür var; o zaman da belki kolaylıkla düşünce yanına aşırı ağırlık tanıyabiliriz.

\n

Ve elbet, o kişinin içinde yaşamış olduğu bir de dönem var. İhmal edildiği anda, ele alınan kişinin sanatının da çok eksik anlatılmasına neden olacak bir dönem. Evet. M. Şehmus Güzelin Abidin Dinosu, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin yakın tarihinde çok önemli bir dönemin öyküsü. 1923 ile başlayan görkemli bir yükselişin ve 1938den hemen sonra belirtileri başlayan hazin bir çöküşün öyküsü. Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi, adına bugün büyük bir özlemle Türk aydınlanmasıdediğimiz bir dönem. Şimdi dönüp geriye baktığımızda, gerçekten çözümsüz gibi gözüken bir çelişkinin ayrıntılarının dökümü. 1938 - 1950 arasında, yetmişli yıllara kadarki uzantılarıyla birlikte, sanki yaşanamayan bir tarih yazılmış. Toplum bir yandan Abidin Dinosuyla, Arif Dinosuyla, Yaşar Kemaliyle, Orhan Kemaliyle, Sabahattin ve Bedri Rahmi Eyuboğlularıyla, Azra Erhatıyla, Vedat Günyoluyla, Nâzım Hikmetiyle, Hasan Âli Yüceliyle, İsmail Hakkı Tonguçuyla ve daha niceleriyle aydın ve aydınlanmacıyetiştirmekte sanki direnmiş. Ama öte yandan o topluma 1938 sonrasında egemen kılınan devlet anlayışı, bu aydınların üstüne sanki hep: Hayır, aydınlatmayacaksınız!diye varmış! Onların yarattıklarının parıltısını daha çok yaymak yerine, bu ateşi rastladığı yerde sürgünlerle, hapislerle, yasaklamalarla, türlü yıldırmalarla ve hatta öldürmelerle söndürmenin çaresini aramış.

\n

Bu, aslında uzun bir öykü. Ve sanırım aynı zamanda da: Yaşanamayan Bir Tarih İçin Ağıtşeklinde bir alt başlığın çok uygun düşeceği bir öykü!

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları