Tiyatroadam ve 'Albay Kuş'

15 Kasım 2008 Cumartesi

Tiyatroadam”, gençler tarafından kurulmuş, çok genç bir tiyatro. Sanat yaşamına geçen yıl adım attı. İlk oyun olarak seçtikleri Albay Kuşise, herkesin öyle pek kolay ilk oyundiye el atmaya cesaret edemeyeceği kadar okkalıbir eser. Kendisini seçenleri, hele de bu seçenler henüz tiyatro yaşamlarının başındaysalar, kolayca ezip geçebilecek ağırlıkta bir oyun. Ama tiyatroadamın sanatçıları, altında ezilmek şöyle dursun, sahne elektrikleriyle, uğraşlarında sergiledikleri ciddiyetle, yetenekleriyle ve belki de hepsinden önemlisi, adam gibi tiyatro yapma yolundaki kararlılıklarıyla Albay Kuşu seyirciyi çok düşündürebilecek boyutlara taşımayı başarıyorlar.

Albay Kuşun Bulgar yazarı Hristo Boytchev, 1950 doğumlu. Yükseköğrenimini makine mühendisliği alanında yapmış. İlk oyunu olanBu Şey ise 1984te sahnelenmiş. Bu oyundan sonra tamamen tiyatroyu seçen Boytchev, 1985-1989 yılları arasında Bulgaristan Ulusal Tiyatro ve Sinema Sanatı Akademisinde drama eğitimi görmüş. Oyunları bugüne kadar otuz ülkede defalarca sergilenmiş. Bu arada Albay Kuş”, 1997 yılında British Councilın düzenlediği Uluslararası En İyi Oyun Yazarı Yarışmasında, bütün dünyadan gönderilen 400 oyun arasından en iyi oyun seçilmiş ve bu ödül yazara, Londrada, Royal National Theatreda, Harold Pinter tarafından verilmiş. Albay Kuş”, bugüne kadar bütün dünyada 25 ülkede temsil edilmiş.

Albay Kuşta, Balkanlardaki son savaş sırasında, dağlık bir bölgedeki manastırdan bozma bir psikiyatri kliniğinde yiyeceksiz, ilaçsız ve yakıtsız, kardan kapalı kalan altı zararsız akıl hastası ile uyuşturucu bağımlısı bir doktorun öyküsü anlatılır. Günün birinde yolunu şaşıran bir Birleşmiş Milletler yardım uçağı, içi kışın sıcak tutan üniformalarla dolu bir sandığı yanlışlıkla manastırın bahçesine atar. Hastalar bu üniformaları giyerler. İçlerinden eski bir albay olan Fetisov, sırtına üniformayı geçirdikten sonra bir zamanlarki askerlik içgüdüleriyle komutayı alır; amacı, bu başıbozuklardan seçme bir birlik yaratmaktır. Ama bu birliğin amacı savaşmak değil, Fetisovun ortak bir düşe dönüştürdüğü, barışın egemenliğindeki olağanüstü güzellikte bir dünyayı aramak olacaktır. Oyunun Fetisov tarafından dile getirilen son tiradı, bu düşsel arayışın özetidir: Uğruna yaratılmış olduğumuz bu olağanüstü güzellikteki dünyayı bulacağız. Bu yeryüzünde mevcut olmasa bile onu bulacağız, çünkü onu aramaktan öldükten sonra bile vazgeçmeyeceğiz. Evren, sınırsızdır ve kimse, böyle bir dünyanın bulunmadığını kanıtlayabilecek kadar evrenin her yanına gitmemiştir.

Nihal Geyran Koldaşın çevirisiyle ve Murat Karasunun rejisiyle sahnelenen Albay Kuşun Ali Kil, Deniz Özmen, Burak Dur, Aşkın Şenol, Ayça Aykut, Sarp Akkaya, Fatih Koyunoğlu ve Ferit Kayadan oluşan oyuncu kadrosunun, çok kritik geçişlerle dolu oyunu oldukça yüksek bir çıta düzeyine taşımayı amaçladığı kesin. Bu geçişler sırasında seçilmiş olan yorumlar hiç kuşkusuz çeşitli yönlerden tartışılabilir ve tartışılmalıdır da, zira tiyatro sanatının seyirciyi düşündürme ve kendi tutumunu almaya yöneltme iş-levi başkaca yoldan gerçekleşemez. Ancak Tiyatroadamın Albay Kuş ile özlediğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz türden, evrensel motiflerle dokunmuş bir politik oyunsergiledikleri kesin.

Ben, oyunu 27 Ekim Pazartesi akşamı Oyun Atölyesinin salonunda izledim. “Tiyatroadamın genç sanatçıları, o akşamı oyunlarını ustalarına, büyüklerine, sanatçı arkadaşlarına ve basına sergileyecekleri bir gala gecesi olarak düzenlemişler, bu amaçla da çok sayıda davetiye göndermişler. Temsil akşamı salonun yarısından fazlası doluydu. Ancak davetlilere ayrılan yerlerin çoğu boştu.

Böyle durumlarda, Sanat özgür olmalıdır! sloganı ağızlardan düşmezken, bizzat o ağızların sahiplerince yeterince desteklenmeyen bir sanatın nasıl özgür olabileceği, kafamda ne yazık ki hep cevapsız kalan bir soru olarak belirir!\t

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları