‘Sınırsız şimdiki zaman’ tuzağı...

31 Ağustos 2015 Pazartesi

20. yüzyılın en önemli tarihçilerinden Eric Hobsbawm’ın “Kısa 20. Yüzyıl” adlı eserinin (Everest Yayınları, 8. basım) hemen başında karşılaştığım bir kavram: “Sınırsız şimdiki zaman”. İlk bakışta bir çelişki gibi, zira “sınırsız” nitelendirmesine rağmen sınırlılığı da hemen “şimdiki...” sözcüğü ile dile getiren bir söylem. Dolayısıyla, sınırsızlığı düşünülemeyecek bir zaman parçası.
Sanki bir aldatmaca. Sanki değil, öyle, çünkü Hobsbawm “sınırsız şimdiki zaman” kavramı ile tam da 20. yüzyılda oluşturulan bir aldatmacaya dikkati çekiyor. Her biri bir çağ dönümünü yansıtacak kadar radikal olaylarla dolu bir yüzyılda, bu olay zenginliğinden yararlanarak kitleleri aslında yaşananın bir “sınırsız şimdiki zaman” olduğuna inandırmak. Böyle bir girişim, kitleleri sınırsız, dolayısıyla da buyurgan bir erkin boyunduruğu altına sokmak için son derece etkili ve elverişli. Zira içinde yaşadığının bir “sınırsız şimdiki zaman” olduğuna inandırılan kitle, varsa bile, bu zamanın öncesini ve sonrasını düşünme alışkanlığından uzaklaştırılabilir, bu bağlamda bir eğilime yabancılaştırılabilir. Hayatın en önemli bölümünün “şimdiki zaman”da geçtiğine inandırılan birey ve - artık “toplum” kimliğini yitirmeye yüz tutmuş- kitle için “şimdiki zaman”, yakasını neredeyse kurtaramayacağı bir uyuşturucuya dönüşür. Bu uyuşturucunun esrikliği, geçmiş zaman üzerinde kafa yormayı, hele geçmişten dersler çıkarma gibi bir çabayı gittikçe daha bir gereksiz gösterir.

‘Zaman, bugündür...’
Geçerli kılınmak istenen slogan, budur. Geçmişin ne kadarının bugün ile ilintili olduğuna iktidar sahibi karar verecektir. Bu nedenle “resmi tarih”, aslında buyurgan iktidar sahibinin kendi iktidarını haklı göstermek için geçmişten seçtiği, çoğunlukla da yalnızca seçmekle kalmayıp aynı zamanda çarpıttığı sahnelerden ibaret bir tarihtir. Diktatörler için geleceğin en “emin” yolu, bu türden düzmece bir tarihin süzgecinden geçme bir tarihtir.
Peki, böyle bir tarih, kitleler için inandırıcı kılınabilir mi? Elbette kılınabilir. Bütün bir toplumu kapsamına alan eğitim sistemi zamanla giderek artan bir hızla düşünme temelinden uzaklaştırılırsa, düşüncenin yerine hemen her alanda doğruluğunun tartışılması türlü yollarla engellenen “inançlar” geçirilirse, kitlelerin zamanla en olmayacak tarihleri bile kendilerinindir diye benimsemeleri sağlanabilir.
Ve böylesine yoğun bir “sınırsız şimdiki zaman” atmosferi, kitlelerin gelecek bağlamındaki en somut gerçekler karşısında bile mutlak bir körleşmeye sürüklenmeleri sonucunu doğurabilir...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları