Ahmet Cemal
Ahmet Cemal cemal.cemdost@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Parklardaki Üniversiteler...

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Latinceden gelen “forum” sözcüğü, antik çağda, başta Roma olmak üzere, eski kentlerde “toplantı alanları” anlamını taşır ve örneğin pazarların kurulduğu yerler için de kullanılmıştır. Bu yazı bağlamında ise “forum”, insanların istedikleri konuları özgürce tartışmak ve dile getirmek için toplandıkları mekânları ve alanları ifade etmektedir.
Tarihsel köken açısından, bilimin özgürce üretildiği kurumlar niteliğindeki üniversitelerle, toplulukların seçtikleri konuları özgürce tartışabildiği ortamlar arasında neredeyse olmazsa olmaz sayılabilecek bir ilişki vardır, çünkü bilimin özgürce üretilebilmesinin temel koşulu, böyle ortamları temel alabilmesidir. Avrupa’da, başta Paris Üniversitesi olmak üzere, üniversiteler 12. yüzyıldan başlayarak birer
“hocalar ve öğrenciler korporasyonu” yapısıyla, bağımsız ve kendi kendilerini yöneten kurumlar olarak ortaya çıkmışlardır. Batı’nın 15-17.yüzyıllar arasında gerçekleştirdiği “Bilimsel Devrim”, işte bu kurumlar temelinde yükselebilmiştir. Prof. Dr. Emre Dölen, Bilgi Üniversitesi Yayınları arasında çıkan beş ciltlik “Türkiye Üniversite Tarihi” başlıklı dev eserinin ilk cildinin girişinde bu konuları ayrıntılı olarak işler.
Batı’da baştan bu yana üniversite kurumuna var eden birkaç temel koşuldan biri olan
“özgür tartışma ortamı”, bizim üniversitelerimizde ne yazık ki kökleşememiş, 1933’te doğrudan Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimiyle ülkemize davet edilen İsviçreli Profesör Albert Malche’nin verdiği rapora dayanılarak gerçekleştirilen “Üniversite Reformu” da Atatürk’ün ölümünden sonraki yıllarda yeterince kararlı bir biçimde sürdürülememiştir. Gerek Atatürk’ün gerekse çevresindeki bazı bilim adamları ile politikacıların, daha önceki darülfünunda yeterince sorgulamayan ve düşünmeyen, dolayısıyla yeterince eleştirel bir tutum sergileyemeyen kuşaklar yetiştirildiği gerekçesiyle zorunlu buldukları bu reform, düşünce hayatı yüzyıllardır felsefe ve sorgulama geleneğinden yoksun bir yörüngede seyretmiş olan toplumumuzda rayına oturtulamamıştır. 1980 darbesinin ardından İhsan Doğramacı ve Kenan Evren işbirliği ile üniversitelerimizin sırtına geçirilen YÖK yaftalı deli gömleği ise bu atılımın gerçekleşmesini neredeyse bütünüyle olanaksız kılmıştır.
Bugün, gençliğin Gezi Parkı Direnişi’nin hemen ardından şehirlerimizin parklarında hızla yayılmaya başlayan forumlar, on yıllardır tartışma geleneğine hasret kalmış bir gençlik kitlesinin bu eksikliği gidermeye yönelik onurlu bir girişimidir. Daha direnişinin ilk günlerinde parklarda kitaplıklar kuran, böylece de gerçek bilgiye olan susamışlığını dile getiren bu gençlik, hemen ardından
“forum” adıyla gerçekleştirdiği toplantılarla, “üç beş çapulcu” olmanın ne kadar ötesinde bir ciddiyete sahip bulunduğunu da kanıtlamıştır.
Otuz yıldan fazla bir zamandır kendi yöneticilerini kendileri seçme hakkından bile yoksun olmalarına rağmen kendilerini rahatça hâlâ
“üniversite” diye nitelendirebilen kurumlarımızın, bu ülkenin gençliğinin parklarda açtığı gerçek üniversitelerden alabileceği pek çok ders vardır!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları