Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Özgürlükleri Savunmak...
Bundan sonraki yazım yayımlandığında seçimler bitmiş, sonuçları da ilan edilmiş olacak. Şu anda ise Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana özgürlüklerin en çok kısıtlandığı ve yıkıma uğratıldığı bir dönemi izleyen seçimlerin arifesindeyiz. Bu nedenle, yalnızca yerel olmanın çok ötesinde, özgürlüklerimizi buyurgan iktidarlar karşısında ne ölçüde sahiplendiğimizin ve savunabildiğimizin göstergesi niteliğini taşıyacak bir seçime doğru gitmekteyiz. Bu durumda, bazı noktaları yinelemek pahasına da olsa, özgürlüklerimizi gerek bireyler gerekse toplum olarak bugüne kadar ne ölçüde savunabildiğimize bir göz atmanın yararlı olacağına inanıyorum.
Her şeyden önce, özgürlüklerin sahiplerine karşı da korunması uğruna verilen savaşımlar, özgürlüğün tarihinde özel bir yer tutar. Bunun nedeni, özgürlüklerin sahiplerince kötüye kullanılmasının en az onların başkalarınca bize tanınmaması kadar büyük bir tehdit oluşturmasıdır. Dahası, kötüye kullanmanın bu bağlamda özgürlükler için çok daha öldürücü bir tehlike olduğu da söylenebilir. Çünkü kötüye kullanma yoluyla sahibi tarafından yıkıma uğratılan bir özgürlüğün var oluş gerekçesini başkalarına karşı inandırıcı biçimde savunabilmek, neredeyse olanaksızlaşır. Böyle bir durumda, bir kez kötüye kullanma yoluyla kendi varlık gerekçesini yadsımış bir özgürlüğün gerekliliğini kanıtlamak, çoğu kez o özgürlüğün başlangıçta elde edilebilmesi için verilmiş savaşımlardan çok daha çetinlerini zorunlu kılar; o özgürlüğün gerekliliğine ilişkin inancı yeniden uyandırabilmek, kimi zaman onu başlangıçta kazanmaktan çok daha zordur.
Yirminci yüzyılın en önemli düşünürlerinden Adorno’ya göre “özgürlük de öğrenilmesi gereken bir şeydir”. Başka deyişle, daha önce bizim iklimimizde hiç ya da yeterince bulunmayan bir özgürlüğü dışarıdan getirmek, o özgürlüğün kendi ortamımızda da kökleşebilmesini sağlamaya yetmez. Oysa Tanzimat’tan günümüze kadar uzanan süreç içersinde Türk insanı, sonuçta özgürlüğün doğal bir erdem olduğu anlayışıyla toplumun tüm kesimlerince özümsenmesini sağlayacak bir özgürlük eğitiminden geçebilmiş değildir. Batı’daki gelişmelerin aksine, sınıfsal yapısı organik yoldan, atılan her adımın bedeli ödenerek değil, çoğunlukla ithal kavramlar aracılığıyla belirginleşmiş bir toplumda özgürlük kavramının bulanık kalması, kaçınılmaz bir yazgıdır. Bulanık bir kavramın çatısı altında yer alan bir özgürlüğün etkin bir biçimde ve özellikle de değeri tam bilinerek savunulabilmesi ise söz konusu değildir. Zaten bundan ötürüdür ki, yaşadığımız toplumda özgürlük, sonunda bunca ucuzlayabilmiş ya da itibar kaybına uğrayabilmiştir. Özgürlüğün savunulması konusunu böyle bir yazının dar sınırları içersine sığdırabilmek elbette mümkün değil. Ama satırlarıma son vermezden önce bir noktayı daha vurgulamayı çok önemsiyorum:
Özgürlüğü kimi zaman çok istedik, hatta belki de çoğu zaman çok istedik; ama aynı özgürlük üzerine bugüne kadar hemen hiçbir zaman yeterince düşünmedik. Bundan ötürü de meselenin özünden, yani sağlam bir özgürlük bilincinden hep uzak kaldık!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!