Özgürlük Nedir ki?

01 Aralık 2014 Pazartesi

Haber, kısaydı: “Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nde görev yaptığı sırada türbanlı bir öğrenciye Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını hatırlatarak öğrencileri uyaran Prof. Dr. Rennan Pekünlü, ‘eğitim ve öğretim hakkını engellediği’ gerekçesiyle İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2 yıl 1 ay hapis cezasına mahkûm edilerek cezasının 4 ay 10 günlük infazını geçirmek üzere cezaevine girdi...”
Prof. Pekünlü, daha yargılanması sürerken üniversitedeki görevinden de uzaklaştırılmıştı.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını uyguladığı için bir mahkeme tarafından hapis cezasına çarptırılan ve bu cezayı çekmek üzere demir parmaklıkların arkasına geçen bir bilim adamı.
Aklıma hemen, bu olayı ilk duyduğumdan beri anımsadığım bir alıntı geldi. Her türlü otoritenin yanlışlıklarını eleştirmekten hayatı boyunca yılmamış olan Marquis de Sade (1740-1814), Bastille zindanına atıldığında, çağlar boyunca geçerliliğini koruyacak şu sözü söyler: “Ey insanlar! Asıl şimdi korkun benden, çünkü beni düşüncelerimle baş başa bıraktınız!”
İster sanatçı ister bilim adamı veya felsefeci olsun, düşünce insanlarını hapse atmakla düşünceleri de engelleyebileceklerini düşünenler, yukarıdaki alıntıyı hiç önemsemezler. Oysa hapse atılan veya hayatına son verilen, sadece o düşüncelerin içinde barındığı kalıp, yani bedendir. Düşünce insanlarının bedenlerinin dış dünya ile ilişkisi zorla koparıldığında, o insanın düşünce evreni anında aynı dış dünyada farklı bir hayata başlar -bu, artık sonsuzluğa uzanan bir hayattır.
Bunu çok iyi bilenlerden biri de Sokrates’ti. Atina gençliğini ahlaksızlığa sürüklediği suçlamasıyla baldıran zehri içerek ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra hücresinde yakın dostlarıyla birlikte zehri içeceği anı beklerken, dışarıdan koşup gelen dostlarından hemen kaçabileceği ve Atina’daki iktidar sahiplerinin bu kaçışa göz yumacakları müjdesini alan filozofların filozofu, durgunlaşır. İktidar sahiplerinin göz yumacakları bir ölümden kurtuluş, öte yandan onun düşüncelerinden vazgeçtiği anlamına gelmeyecek midir? “Düşüncelerimi yadsımak pahasına ölümden kurtulmak, öyle mi?” der Sokrates yerinden doğrularak. “Asla! Uzatın bana baldıran kupasını!”
Sokrates, işte bu yüzden bugün de, yani aradan iki bin beş yüz yıl geçtikten sonra hâlâ hayattadır.
Prof. Dr. Rennan Pekünlü’nün hapse gitmezden önce öğrencilerine veda edişi, eşi hiçbir “sarayda” görülemeyecek kadar onurlu ve görkemli oldu. Prof. Pekünlü, öğrencileri ile onlara ders vererek vedalaştı ve dersini bitirip kalacağı hapishanenin yolunu tuttu. Bu dersi “son ders” diye nitelendirenlere de şöyle karşı çıktı: “Hayır! Son ders diye bir şey yok! Çünkü daha yapacak çok işimiz var!”
Özgürlük ne olabilir ki böyle diyebilmekten başka?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları