‘Ortak Akıl’ Masalı...

01 Eylül 2014 Pazartesi

Hiç duymuş muydunuz “ortak akıl” diye bir “şey”?
Ben duymamıştım. İçinde bulunduğumuz yılda, birkaç ay öncesine kadar.
Önce, sizleri daha fazla merakta bırakmamak için, bu ortak akıl denen “şey”in nasıl bir “şey” olduğunu açıklayayım. Fakat bu açıklamayı sadece bizim toplumumuz ve bizim düşünce(!) dünyamız ile sınırlı yaptığımı belirtmem gerekiyor. Çünkü düşünme geleneğinin güçlü olduğu, hele bu geleneğin bir de “eleştirel düşünme” alışkanlığı ile desteklendiği ortamlarda “ortak akıl” diye bir masalın yaygınlaşabildiğini hiç duymadım.
Evet, şimdi sanırım anlatabildim. “Ortak akıl”, aslında eleştirel düşüncenin, dahası, genelde bir bütün olarak “eleştirel tutum”un tam karşıtı olan, böyle bir tutumu daha en baştan engellemek için uydurulmuş bir masal ve bu masalın akışı boyunca yararlı, üretken bir “mesel”e dönüşebilmesi olasılığı hiç yok. Çünkü eleştirel düşünebilmeyi engellemek için icat edilmiş her girişim gibi, bu amaca yönelik bir masalın da varabileceği son nokta, ancak iyice koyulaştırılmış bir bağnazlık olabilir hem de öyle bir bağnazlık ki, sonunda daha önce rastlanmış bütün buyurganlıklara, daha önce parmak ısırtmış bütün faşizan tutumlara taş çıkarabilir.
Bu masala, herhangi bir yerde -örneğin bu, bir siyasi parti bile olabilir!- iki farklı düşünce, iki kutup, iki ayrı bakış açısı ortaya çıktığı zaman başvurulur. Farklı düşüncelerden, kutuplardan, bakış açılarından birinin savunucuları, savunmalarını nesnel-eleştirel tartışma temeli yerine kaynağı bulanık bir “mutlak doğruluk” savına dayandırmayı yeğlediklerinde, hemen “ortak akıl” masalını ortaya atarlar. Bu masal ortaya çıktığı andan başlayarak, “Peki, neden sizden yana olalım?” gibisinden bütün soruların karşılığı aynıdır: “Çünkü ortak akıl’ bizde!” Daha ileri gidip bu ortak aklın “ne olduğunu” sormanız ise somut bir sonuç vermez, çünkü “ortak akıl” masalının yaratıcıları masallarının başarısından ancak herhangi belirli bir somuttan türetilmemiş soyutlukların evreninde kaldıkları sürece emin olabilirler. Bu niteliği ile “ortak akıl” masalı, rahatça Kafka’nın “Şato”suyla da karşılaştırılabilir. Hatırlarsanız eğer, o roman: “Şatonun bulunduğu tepe hiç görünmüyordu, sis ve karanlıkla sarılıydı…” diye başlar. Romanda şato, anonim, yani kimin elinde olduğu ve nereden kaynaklandığı belirsiz bir iktidarın simgesidir. İşte şu “ortak akıl” masalı da onu icat edip kullananlar için böyle bir iktidar simgesi yerine geçer. Amaç, ne pahasına olursa olsun belli bir iktidarı ele geçirmek ya da bu iktidar daha önce bir kez ele geçirilmişse eğer, onu asla elden bırakmamaktır. Zaten bu yüzdendir ki, “ortak akıl” mucitleri, bu aklın ne olduğunu ve neden yalnız onlarda bulunabileceğini açıklama zahmetine asla girişmeksizin, sadece çığırtkanlığını yapmakla yetinirler ve bu çığırtkanlık örneğin bir bütünün ikiye bölünmesine yol açsa dahi, yollarından dönmezler. İktidar olsun da isterse bir şeyin yarısı üzerindeki iktidar olsun - “ortak akıl”, işte bu denli acınası bir iktidar tiryakiliğinin masalıdır!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları