Ahmet Cemal
Ahmet Cemal cemal.cemdost@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Niteliksiz Adam' Biterken...

15 Haziran 2012 Cuma
\n

\n

Bu yazın başı, hayatıma, bana yıllardır eşlik eden iki çevirinin sonunu getirdi. Yaşsırasıyla, bunların ilki, Hermann Brochun (1886-1951) Vergiliusun Ölümü, ikincisi ise Robert Musilin (1880-1942) Niteliksiz Adamı. “Yaş sırasını bu kitapların benimle beraberlik sürelerine göre hesapladım. Vergiliusun Ölümü ile yola çıktığımızdan bu yana aradan tam otuz sekiz yıl geçmiş. Bu yıllar boyunca elbette gece gündüz bu kitabı çevirmedim; ama kitap ve onun çizdiği dünya, düşüncelerimde beni gece gündüz bırakmadı. Bu yaz başı sona ulaştığımda ise, geride kalan otuz sekiz yılın ancaktekbir çeviri sürecinin çatısı altında yer alabileceğini fark ettim. İşin tuhaf yanı, yolculuğumuzun başında ortada herhangi bir yayınevinin bulunmamasıydı. Vergiliusun Ölümükendim içinçevirmeye başladım. Yıllar içerisinde kitabın dış hayatı, birkaç liman dolaştıktan sonra şimdi artık İthakiYayınlarında demir attı. Ama durumu son liman da değiştiremedi: Ben, o kitabı hep kendim için çevirdim.

\n

Niteliksiz Adam ile geçmişimiz ise biraz daha kısa. Gözlerini hayata Yapı Kredi Yayınları Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisinde açanNiteliksiz Adamın birinci cildinin ilk basımı 1999 Kasımında yapılmış. Benim hesabıma göre yirmi beş yılı aşkın bir çeviri süreci. Çünkü Bin Yıllık İmparatorluğa Doğru altbaşlıklı üçüncü cilt bu yazın sonuna doğru noktalanıyor. Hayatımın geniş zaman dilimlerine yayılmış bu iki eserin bitiş noktalarının kesişmesi bir ironi mi, yoksa bir tür kendine özgü kader mi, bilemiyorum. Brochun eseri üzerine daha önce yazmış olduğum için, bugünkü yazımda biraz Niteliksiz Adamdan bende kalanlarüzerinde durmak istiyorum.

\n

Her şeyden önce, kafamda karşılığını henüz bulamamış sorular var. Ve onların en önemlisi: Bir roman kapsamında bütün bir dönem, nasıl olur da bunca bütün boyutlarıyla, başta toplumbilimsel ve ruhbilimsel boyutlar olmak üzere, hem bireysel hem de toplumsal yönlerle, bunların hiçbirini ötekinden koparmaksızın, tuhaf ve en yetkin düzeyde bir roman mimarisinin yapısı içerisinde işlenebilir? Bu soru, sanırım yaşadığım sürece gündemimde yerini koruyacak ve bulacağım karşılıklardan belki hiçbiri kalıcı olmayacak, bir süre sonra yeterliğini yitirip yerini daha doyurucu bir karşılığa bırakacak. Özellikle romanın ikinci cildinin yayımlanmasından sonra, içimde bir umut belirmişti. İkinci cilt ilkinden on bir yıl sonra yayımlandığından ve yayımlanır yayımlanmaz da çeşitli çevrelerce çok beklenmiş olduğusöylendiğinden, belki de benim bulamadığım yanıt o çok beklemiş olanlar çevresinden gelebilecekti; öyle ya, artık elde ne de olsa iki ciltlik bir malzeme vardı ve inceleme-araştırmayapılabilirdi!

\n

Yanıldığımı çabuk anladım. Ben, Musili çevirdiğim yıllar boyunca farkına varmaksızın onun ortamına, Orta Avrupanın çok zengin bir kozmopolit kültürle beslenmiş iklimine taşınmış ve beklentilerimi de böyle bir iklime ait ölçütlerle şekillendirmeye başlamıştım. Oysa gerçekte içinde yaşadığım, aslında çoktandır düşünmeyi ve araştırmayı geniş ölçüde terk etmiş, onun yerine en olmayacak konuları bile magazinleştirmeyiseçmiş bir ortamdı. “Niteliksiz Adam da yakasını bu tiryakilikten kurtaramadı. İkinci cildin yayımlanmasından sonra çıkan yazılarda romanın içeriği değil, fakat neden iki cilt arasında on bir yıl gibi bir sürenin bulunduğutartışıldı.

\n

Şimdi, üçüncü ciltle birlikte böyle bir dev eseri kendi dilime taşıyabilmiş olmanın kişisel mutluluğunu yaşıyorum. Bu uzun yolculuk boyunca YKYden Raşit Çavaş, Aslıhan Dinç ve Fahri Güllüoğlu tarafından hiç yalnız bırakılmadım. Böylece, şimdi aynı zamanda paylaşılabilmiş bir mutluluğun mutluluğunu da yaşayabiliyorum!

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları