Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Nefret Kültürü veYarının Tarihi (1)
Yanılmıyorsam, tarihin Oscar Wilde’a ait bir tanımı da var: “Tarih, aslında hiçbir zaman olmamışın öyküsünü yazmaktır…” Bu tanımda elbet ironi var; ama tarihçiliğe soyunmanın temel gerçeklerinden biri de var: Bugünden geriye bakarak tarihi yazmaya karar verdiğimizde, önce her birimizin kendi bugünü’nden yola çıktığını unutmamak gerek. Dolayısıyla, çıkış noktasını oluşturan bugün’ler hiç örtüşmeyebilir, ve bu örtüşmeme durumu, örneğin tarih diye adlandırdığımız olgunun gelişigüzelliğinden değil, ama eski deyişle ‘eşyanın bu noktadaki tabiatından’ kaynaklanıyor olabilir.
\nHatta, olabilir değil, böyledir. Çünkü tarih, geçmişin bohçasını dolduran olgulardan değil, asıl o olgulara yönelik yorumlardan oluşur. Yorum işin içine karıştığında ise çeşitlilik kaçınılmazdır. Öte yandan, tarihin asıl öneminin kurucu öğesi de işte bu çeşitliliktir. Çünkü tarihi bilme yükümlülüğümüz, yalnızca geçmişte bir şeylerin olup bitmiş olması gerçeğinden değil, fakat o olup bitenlerin bugün’ümüzü inşa etmiş olması gerçeğinden kaynaklanır.
\nKısacası, dünün tarihi üzerine, bugünü türlü boyutları ile çözümleyebilmek amacıyla düşünürüz.
\nBu yazıyı, genel seçimlere iki gün kala yazıyorum. Yani seçim sonuçları henüz belli olmamış iken. Yazının devamını ise haftaya, yani seçim sonuçları belli olduktan birkaç gün sonra kaleme alacağım. Sayısal sonuçları da beklemek istediğim için mi? Hayır. Çünkü 2011 genel seçimlerinin benim için önemli olan sonucu, ‘sayısal’ değil. Sayısal olmadığı için de –yine bana göre– daha şimdiden belli. Bu seçimin kazananı olmayacak. Buna karşılık, kaybeden’i bundan belki haftalar önce belli olmuştu. Türkiye Cumhuriyeti’nde 2011 genel seçimleri, geçmişteki benzerlerinden çok daha ileri ölçüde, siyasi bir kampanya değil, fakat neredeyse uçsuz bucaksız diye nitelendirilebilecek bir ‘nefret kampanyası’nın temeline dayandırıldı. Türk toplumunun beyni, haftalar, belki de aylar boyunca, anayasa hukukuna göre ‘demokrasinin beşiği’ sayılması gereken siyası partilerin temsilcilerince demokrasi açısından ‘öteki’ partilerin de gerekliliği ilkesine duyulması gereken inançla değil, fakat neden ‘olmamaları gerektiği’ne ilişkin sloganlarla yıkandı.
\nOlayın en yıkıcı ve bu toplumun yarınının tarihi bakımından en karanlık yanı ise, toplumun türlü kara çalmalar, suçlamalar ve ahlaka aykırılıklar aracılığıyla dipsiz bir nefret uçurumuna itilmesi oldu.
\nBöyle bir kampanyayı izleyecek seçimin sayısal sonuçları, hiçbir toplum açısından ve hiçbir bakımdan ‘kurtarıcı’ olamaz. Sonuçta kendisine, tuttuğu partinin dışında kalan partilerden nefret etme bilincinin aşılandığı bir toplum ise, hiçbir demokrasi sınavından başarıyla çıkamaz.
\nGünün birinde, bu toplumun yarınının tarihinin herhangi bir yerinde demokrasiye doğru da bir çıkış kapısının belirmesini istiyorsak eğer, bugün egemen kılınan ‘nefret kültürü’nün üstesinden nasıl gelinebileceği üzerinde artık düşünülebilecek en büyük ciddiyetle durmak gerekiyor. Çünkü seçim sandıklarının başına nefreti pekiştirmek amacıyla gidildiği bir toplumun sonunda demokrasiye kavuşabildiğini dünya tarihi henüz yazmadı!
\nHaftaya sürdüreceğim.
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Bakan Tekin'den, İmamoğlu'na 'kreş' yanıtı