Montaigne Nasıl Özümsenir?

15 Temmuz 2011 Cuma
\n

\n

Yaklaşık bir aydır, zaten sürmekte olan çeviri çalışmalarımın yanı sıra çok zevkli bir çalışmanın daha içindeydim. Can Yayınları, Stefan Zweigın daha önce Yarının Tarihi başlığı altında toplamış olduğum denemelerden birini daha bağımsız bir kitap olarak basmaya karar verdi. Bilindiği gibi, daha önce aynı yazarın Rotterdamlı Erasmusun Zaferi ve Trajedisi başlıklı denemesi de ayrı kitap haline getirilmişti. Şimdi onun yanına Montaignein de eklenmesiyle, Zweigın en ünlü iki biyografik denemesi aynı yazgıyı paylaşmış, yani bağımsızlaşmış oluyor.

\n

Montaigne başlıklı denemeyi yayına hazırlarken bir önsözün yanı sıra, kitabın sonu için Montaignein Yaşamı ve Sonrası başlıklı bir çalışma daha düşünmüştüm. Bu çalışmada sadece bu büyük hümanistin yaşadığı yılları (1533-1592) kapsayan kronolojik bir düzenleme ile yetinmeyecek, Montaignein ölümünden geçen yüzyıla kadar uzanan süreç içersinde Batı düşüncesi içersinde nasıl bu kadar yaygın ve kalıcı biçimde sindirilebilmiş olduğunun da izini elimden geldiği kadar sürmeye çalışacaktım. Bu konuda kaynak araştırmaları yaparken, sadece Montaignein Shakespeare üzerindeki etkileri konusuna ilişkin iki buçuk milyona yakın başlığa rastladığımı söylersem, sözünü ettiğim özümseniş ya da sindirilme durumunun ne kadar ciddi olduğu kendiliğinden anlaşılır. Bu başlıklar altında zamanın akışı boyunca sayısız incelemeler, kitaplar ve tartışmalar bir araya getirilmiş. “Denemelerin yazarının hayatın her alanına ilişkin görüşleri ve düşünceleri, değişen zamanların değişen düşünsel atmosferlerine göre yandaş veya hasım bulmuş. Ama asıl önemli olan şu ki Montaignein evlat edinmiş olduğu Marie de Gournayın, yazarın ölümünden hemen sonra Denemelerin kendi elyazısı ile notlandırmış olduğu metinleri yayına hazırlamasıyla başlayan bu çalışmalar, dört yüz yıl boyunca kesintisiz sürmüş, sonunda da, Denemelerin hazırlıklarına Fransada 1906 yılında başlanan ve Montaignein 400. doğum yıldönümüne rastlayan 1933 yılında tamamlanan ünlü Bordeaux Baskısı (Edition Municipale) ile doruğuna varmıştır.

\n

Bu olguların Batıda Montaigneden sonra yetişen kuşaklar için taşıdığı anlam, şudur: Denemelerin yazarının ölümünden sonraki her yeni kuşak bu kişi ile ilişki kurduğunda kendisinden önceki bir bilim ve düşünce geleneğinin kendisine kadar bütün tartışmalarıyla, verileriyle ve sonuçlarıyla- hazırlamış olduğu bir düşünsel zeminle karşılaşmış, böylece de bu zemine kendi tohumlarını ekerek yeni düşünceler, yeni bakış açıları üretebilme olanağına kavuşmuştur. Daha da kısa, şöyle denilebilir: Batının düşünsel geleneği, Rönesans ile oturduğu yörünge doğrultusunda, Montaignein yalnızca varlığıyla yetinmemiş, fakat onu çözümleyecek kuşakları da yetiştirmiştir.

\n

Bugünkü yazımı, Prof. Dr. İlber Ortaylıdan daha önce de kullanmış olduğum bir alıntıyla noktalayacağım. Ortaylı, Abdülbaki Gölpınarlı ve Yeni Nesil başlıklı yazısında (Tarih Sohbetleri, Profil Yayıncılık, Mart 2011, s. 13-15) şöyle diyor: Türkiye üniversite öğrencisine klasik edebiyat okuması için donanımı veremiyor(Gölpınarlı) Şifahi bir dönemin ve kültürün insanıydı, hafıza eğitimini esas alan bir neslin mensubuydu, bugün bu yok. Bugün irfan meclisleri de yok. Çünkü insanlar bir araya geldi mi, iki kişinin üçüncüyü dinleme sabrı yok. Dinlemeden konuşan, okumadan yazan insanların dünyasında dinlemek, disiplinle dinlemek, susmak, saygılı bir dikkatle dinlemek ve o şekilde öğrenmek mümkün değildir Eğer yaşam biçimimizi ve kültürü tevarüs etme kalıplarımızı değiştirmezsek, yukarıda isimlerini hürmetle yaad ettiğimiz hocalar ve Abdülbaki Gölpınarlı hocaları sadece yâd ederiz, yerine yenileri gelmediği için de vah ederiz…”

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları