Ahmet Cemal
Ahmet Cemal cemal.cemdost@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mehmet Güreli'nin Kedisi ve Ben...

20 Nisan 2012 Cuma
\n

\n

Perşembe günkü Tarafgazetesinde Mehmet Güreli, ‘Kedi ve Chaplinbaşlıklı yazısına şöyle başlamış:Davetsiz bir misafirdir bazen eve gelip yerleşen, hayatınıza yeni boyutlar katan. Hatta hiç konuşmayan, gülümsemeyen ve herhangi bir söz dinlemeye de pek niyeti varmış gibi görünmeyen. -Yıllar önce bir kedinin kapının önünde varlığını duyurması, güzel gözleriyle bize bakışı, açık bir biçimde, ben geldim deyişi böyle bir şeydi.- Bugün de aynı sahne tüm canlılığıyla gözümün önünde; kapıyı açmamız ve içeri girişi. Gururla, sakin, kararlı yürüyüşü - ... Sonra tanışma, konuşma ve yerleşme faslı, kısaca yorucu olmayan, sanki önceden bilinen paylaşım rahatlığı...”

\n

Bu satırları okurken, sevgili Meral Okayın aşka dair tanımını bir defa daha hatırladım: Aşk, bir sızma halidir...

\n

Kediler de sızarlar’. Kapının önünde yalvarmaya falan kalkmazlar. Kapınızı kendilerince çalışları, sanki doğumla birlikte elde ettikleri bir hakkın kullanılışı gibi kararlıdır. Gelmişlerdir, o kadar. Tek yapabileceğiniz, onları içeri almaktır. Ondan sonra küçük ama çetin bir tiranla ortak yaşamınız da başlamış demektir. Onları ancak isterlerse sevebilirsiniz - yılışıklıktan hiç hoşlanmazlar; arada boylarını kat kat aşan bir mesafe bırakırlar. Yatacakları yeri kendileri seçerler. Siz zorla bir başka yer gösterirseniz, seçimleri üçüncü bir yer olur.

\n

Kediler, özgürlük kavramını dolu dolu somutlaştıran, o kavrama beden kazandıran canlılardır. O yüzden bizim aramızda adları nanköre çıkmıştır. Bu nitelendirmemiz, aslında insanca, pek de insancadır; çünkü biz insanlar, sürüden ayrılanları asla bağışlamayız. Bize boyun eğmeyenleri de... Çünkü özgürlüğün o kadarını aklımız almaz. Tek başına kalma diye bir özgürlük, bizim için yoktur. Çünkü tek başımıza kalırsak, bize ne yapıp ne etmemiz gerektiğini söyleyenlerden de yoksun kalmış oluruz. Oysa bizim büyük çoğunluğumuz, ne yapması gerektiğini başkalarından duymadan yaptıklarının doğruluğundan emin olamaz.

\n

Kediler ise özgürdür. Bilimin de kanıtladığı gibi, her kedinin kendine özgü bir karakteri vardır. O karakteri ölünceye kadar titizlikle korur. Döneklik nedir bilmez. İstediklerinizi ona zorla kabul ettirmekte fazla ileri giderseniz, sizi ve evini terk etmeyi yeğler.

\n

İşte bu yüzden nankördürler! Tıpkı yıllar önce ölen ve yerine artık bir başkasını almadığım tekir kedim Faruk gibi. Bazen evde, rahmetli annem ile sürüp giden iktidar savaşlarını seyretmekten çok hoşlanırdım. Annem, tüylerini her yana dökmesin diye, ona hep sabitbir yer beğendirmeye çalışırdı. Ama elde ettiği en iyi sonuç, Farukun pencereden çıkıp gitmesi olurdu.

\n

Peki sevmezler mi kediler? Anlayan için, daha doğrusu, sevgiden sadece yaltaklanmayı ve yalakalığı anlamayanlar için, hem de öyle bir severler ki! Ölen kedisinin nasıl sevebildiğini şöyle anlatmış Mehmet Güreli: O hâlâ yanımda benim... parmaklarım ona her dokunduğunda sıcaklığın sevgiye dönüşmesini çok iyi biliyor... Kadere kadeh tokuşturur gibi patisini parmağıma dokunduruyor ve kayboluyor birden... Belki de özel dediğimiz ve karşılığını tam olarak izah edemediğimiz şey de budur...

\n

Mehmet Gürelinin yazısı, sıradan olacakmış gibi görünen bir perşembe gününü, pek de kayda değer bir şeylerin yaşanmadığı bir gün olmaktan çıkarıp benim için sevginin çok yoğun yaşandığı bir güne dönüştürdü...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları