Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
'Kuzuların Sessizliği' ve Üniversiteler...
Vakıf üniversitelerinin çoğalmaya başladığı dönemdi. Aklına ve bilgisine güvendiğim, fakat iyimserliğinden ötürü bazen acele karar verdiğine inandığım bir dostum şöyle demişti: “Vakıf üniversitelerinin hızla çoğalmasını çok olumlu buluyorum. Çünkü onlar, devlet üniversitelerinin boyun eğmek zorunda olduğu kimi kısıtlamaların dışındalar. Böylece ‘özgür üniversite’ kavramı ülkemizde de yerine oturacak. Ben, artık özerklik ve bilimsel özgürlük açısından geleceğin vakıf üniversiteleri eliyle biçimleneceğine inanıyorum…”
\nBunları söylemiş olan dostum, artık çoktandır bu konuda konuşmuyor.
\nÇünkü işin kokusu ne yazık ki çabuk çıktı.
\nBir defa vakıf üniversiteleri, öyle dıştan bakınca görüldüğü kadar ‘yönetimsel özerkliğe’ sahip değil. Örneğin yeni bölümler açmaktan başlayan ve uzayıp giden bir yelpazede, vakıf üniversiteleri de tıpkı devlet üniversiteleri gibi YÖK’ün onayına muhtaç. YÖK ise ‘Devlet’ demek. Devlet’in üniversitelerde yeni bölümleri onaylama veya onaylamama yetkisinin bulunması ise, Devlet’in bu üniversitelerdeki ‘bilimsel’ örgütlenmeye doğrudan karışabilmesi demek. Yani diyelim bir vakıf üniversitesi ‘Felsefe Bölümü’ diye bir bölüm açmak için Devlet’e, yani YÖK’e başvurduğunda, Devlet/YÖK bu talebi onaylamayabiliyor ya da onaylamayı istediği kadar sürüncemede bırakabiliyor. Bu konuda YÖK’ün önünde kimi zaman epeyce uzun kuyrukların oluştuğu, artık en azından bütün üniversite çevrelerinde bilinen bir sır(!).
\nÖte yandan, YÖK’ün bu bağlamda yaptığı değerlendirmeler sırasında, işlemleri için onayını bekleyen üniversitelerin bünyesinde Devlet’in hoşuna gitmeyen veya ‘gitmeyebilecek’ öğretim elemanlarını barındırıp barındırmadığını araştırabilmesini ve gerektiğinde o üniversitenin ‘kulağını çekebilmesini’ de o kurumun, hem de doğrudan ‘kuruluş gerekçesinden’ kaynaklanan en doğal (!) hakkı saymak gerekiyor. Ayrıca hem devlet, hem de vakıf üniversitelerinin bu konuda ‘titiz’ davranmaları da, taşıdıkları ‘akademik’ sorumluluk bilincinin (!) doğal bir yansıması sayılabilir. Bu sorumluluk bilincinin yeterince korunabilmesi için vakıf üniversiteleri, devlet üniversitelerinde -şimdilik!- bulunmayan bir özgürlükle de donatılmışlar. Devlet üniversitelerinde kadrolu çalışan öğretim elemanları, ‘devlet memuru’ sayıldıklarından ötürü, görevlerinden kolay uzaklaştırılamıyorlar. Buna karşılık vakıf üniversitelerindeki ‘kadrolu’ öğretim elemanları aslında ‘sözleşmeli’ olduklarından, sözleşme süresinin sonuna doğru kendilerine ‘sözleşmelerinin bundan böyle yenilenmeyeceği’ bildirildiği anda kendilerini kurumlarının dışında buluveriyorlar. Tıpkı geçtiğimiz aylarda Beykent Üniversitesi’nde görevli olan Prof. Dr. Ataol Behramoğlu’na yapılan bildirim gibi! Ya da 18 yıllık bir iletişimci olan sevgili Zeynep Altıok’un geçtiğimiz günlerde Sıvas olayları nedeniyle ‘yaptığı/yapacağı’ açıklamalar nedeniyle Doğuş Üniversitesi’ndeki görevine son verilmesi gibi!
\nİki yıl kadar önce, İstanbul’daki bir devlet üniversitesinden sanat kuramı üzerine çeşitli dersler vermem için davet edilmiştim. Atama işlemleri başladığı sırada derslerim arasında bulunan ‘Antik Çağdan Günümüze Eleştirel Düşüncenin Gelişmesi’ başlığındaki ‘eleştirel’ sözcüğünün atamanın onaylanmasını güçleştirebileceği söylenerek, ‘eleştirel’ yerine ‘başka bir şey’ bulmam söylenmişti.
\n‘Başka bir şey’ bulamadığım için, o ‘özgür’ üniversitenin bünyesinde yer almaktan vazgeçtim…
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- İmamoğlu'ndan, Tekin'e 'belgeli' kreş yanıtı