Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Eleştirel düşünceye kaç var?
Geçen haftaki “Muhalefet çıkmazı” başlıklı yazım yoğun ilgi gördü. Savunduğum görüşler, dönüş yapanların neredeyse tümü tarafından paylaşıldı.
Yazımda özetle, 7 Haziran seçimleriyle birlikte TBMM’de yüzde altmış çoğunlukla iktidar olan üç partinin aradan geçen süre içersinde bu iktidarı nasıl bir “muhalefet konumu”na dönüştürebildiği, bu arada ülkenin en karanlık günlerinde tatilini yarıda kesmeyi gerekli görmeyen bir Millet Meclisi’ni çalıştırmayı bile başaramadığı ve “fiili durum” ilan ederek anayasayı rafa kaldırmış olan Kaçak Saray’ın hazırladığı senaryolarda kendini nasıl figüran durumuna düşürdüğü üzerinde durmuştum.
Yazıma dönüş yapanlar arasında bu fikirlerime katılmayanlar da vardı; onlara göre -özetle- özellikle CHP, bir hükümet kurulabilmesi için elinden geleni yapmıştı. Bu görüşe katılabilmem olanaksızdı, ama bu, karşı tarafın görüşünü saygıyla karşılamamı engellemiyordu.
Tek bir itiraz hariç. Onun karşısında sessiz kalabilmem mümkün değil.
“Şimdi muhalefeti eleştirmenin sırası mı?”
Evet, tam da şimdi sırası! Çünkü 1 Kasım seçimlerinden radikal bir sonuç çıkmayacağına inananlardanım ve üç aşağı beş yukarı çok benzer bir sonuç çıktığı takdirde, AKP’nin böyle bir sonucu yine kendi “iktidarına” dönüştürebilmek için 7 Haziran’dan bu yana yeterince “talim” yaptığı kanısındayım! O halde tek beklenti, AKP’nin karşısında yine çoğunluğu elde edecek olan partilerin bu kez o çoğunluğu gerçek bir iktidara dönüştürebilecek kararlılığı ve yürekliliği gösterebilmeleri olabilir.
Özellikle, 7 Haziran’dan sonra iktidarın bir parçası iken kendini ana muhalefet partisi konumuna düşürmüş olan CHP’ye bu konuda çok iş düşüyor.
Kitlelere, halka söylemek istediklerini çok daha açık ve seçik söyleme, neyin neden mutlaka, ama mutlaka değişmesi gerektiğini hiç eveleyip gevelemeden, çizgilerinin kırmızı olanıyla ve olmayanıyla oynamak için hiç zaman yitirmeksizin bildirmesi gerekiyor.
Ve CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da belki haddim olmaksızın, ama belki de çok haddim olarak birkaç söz söylemem gerekiyor.
Son basın toplantınızda gençlere birtakım sorular sordunuz ve onlardan, oy kullanmadan önce bu soruları dikkatle yanıtlamalarını istediniz.
Yalnız bu talepte bulunurken bence gözden kaçırdığınız çok ama çok önemli bir nokta vardı: O gençlik, bu soruları ve çok daha fazlasını sizden çok önce, o görkemli Gezi Direnişi günleri boyunca çok açık ve seçik kendine sormuş, yanıtlarını da yine çok açık ve seçik, daha da önemlisi çok dürüstçe vermişti.
Peki siz, o soruları, bir tür özeleştiri niteliğiyle kendinize de sordunuz mu, Sayın Kılıçdaroğlu? Çünkü sormadıysanız eğer, o zaman sorularınızla şimdi o gençlerin önünde yeterince inandırıcı olmayı bekleyemezsiniz!
Çünkü onlar, yani direnişlerinin parklarında kitaplıklar kuran o gençler, çok ama çok inandırıcıydılar!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- İmamoğlu'ndan, Tekin'e 'belgeli' kreş yanıtı