Dost Acı Söyler...

09 Haziran 2014 Pazartesi

Evet, sonunda oldu.
soL Gazetesi, geçen çarşamba son kez çıktı. Yayınını ileriki bir tarihte haftalık formatta sürdürecekmiş.
Gazete, tehlike işaretlerini bir iki aydır veriyordu. Parasal açıdan darboğazdaydı. Gazeteyi ayakta tutmaya yetecek satışa bir türlü ulaşılamıyordu. Gönüllü gençler, gazete satıcılığı için sokaklara dökülmüşlerdi. Ayrıca sadık yoldaşlardan günde 5-6 gazete alanlar vardı.
Ve -ne yazık ki elbet!- alıyor görünüp günde tek gazete bile almayanlar da vardı. “Yoldaş”lardan...
Çevremdeydiler. Görüyordum. Çaktırmadan almıyorlardı. Alamadıklarından değil. Gazetenin fiyatı bir liraydı. Bu kadar zam içtikleri sigaraya geldiğinde, sigara tüketimlerini asla düşürmüyorlardı. Ama günde bir adet soL’a bir lira verilmeyebiliyordu. Yandaş medyanın yayın organlarına, herkesin bildiği gibi, icabında bedava dağıtılabilsinler diye milyonlar akıtılıyordu. Tamam, Türk solunda o kadar para yoktu. Ama gazetenin tirajını üç, dört katına çıkaracak kadarı her zaman vardı.
Dost acı söyler. Benim de sözüm, yoldaş medyanın yardımına koşmayan yoldaşlara. O yoldaşların eskiden beri tuhaf bir alışkanlıkları vardır. Daha doğrusu “eylem” anlayışlarının...
Onlar, meydanlardaki eylemlerin gürültülü ve gösterişli atmosferinin tiryakisidirler. “Eylem” nitelendirmeleri de genellikle bu tür ile sınırlıdır. Yağmurda soğukta soL satan bir gençten sessiz sedasız ve gösterişsiz bir ya da birkaç gazete almayı ise “eylem”den saymazlar. Çünkü böylesi gösterişsiz ve de sessizdir.
Dost, acı söyler.
soL, yoldaşlarının bu garip eylem anlayışlarının ve iç bulandırıcı umursamazlıklarının kurbanı oldu. Oysa, adı üstünde, “yoldaş” ne demektir? Bir yola birlikte baş koyan, o yolun esenliği ve devamı uğruna elini her taşın altına sokan değil mi?
Hayır. Bizde öyle değil.
On yıllar önce Yılmaz Öğüt diye biri çıktı, MitosBOYUT diye bir yayınevi kurdu ve ilk kitabından son kitabına kadar sadece tiyatro eserleri -oyunlar ve tiyatro üzerine kitaplar- bastı. Bu arada Bertolt Brecht’in bütün oyunlarının ve bütün şiirlerinin yayın haklarını satın alarak hepsini ciltli yayımladı. Türkiye’de Brecht deyince mangalda kül bırakmayanlara güvenerek. Bu uğurda neredeyse varını yoğunu satmaktan da çekinmedi.
Ama bildiğim kadarıyla, ciltli Brecht kitaplarından hiçbiri ikinci baskıyı göremedi. Yılmaz Öğüt, Türk tiyatrosunun sessiz kahramanlarından biri kimliğiyle tarihe geçti. Brecht adını duyar duymaz mangalda kül bırakmayanların çoğunluğuna gelince...
Her neyse. Diyeceğim o ki, soL Gazetesi de işte böyle bir yazgıyı paylaştı. Bu, böyle biline!
Dediğim gibi, dost acı söyler. Son olarak bir acı sözüm de soL Gazetesi’nin yönetiminden sorumlu olanlara. Yetmiş iki yılını geride bırakmış bir yazar olarak ve gazetenin davetiyle, haftalık sol KİTAP dergisinin ilk sayısından son sayısına kadar “Okuma Notlarım” başlıklı köşenin yazarlığını yaptım. Tek bir hafta bile sektirmeksizin. Ama buna karşılık gazetenin kapanma tarihi haber verilmediğinden, oradaki okurlarıma veda edemeden kaldım. Şimdi ben de sol KİTAP’taki okurlarıma neredeyse otuz yıllık yuvam olan Cumhuriyet’teki köşemden veda ediyorum: İlginiz için hepinize teşekkürler, esen kalın, hep sevgiyle kalın!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları