Ahmet Cemal
Ahmet Cemal cemal.cemdost@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Doğru Soruları Sormak...

01 Temmuz 2013 Pazartesi

“Şimdi ne olacak?”
Doğru. Yani sorulabilir.
“Bundan sonra ne yapılmalı?”
Bu da sorulabilir. Ancak, doğruluğu biraz görece. Yani görece olma tehlikesi var. Hele şu
“yapılmalı” sözcüğünü bugüne kadar kemikleşmiş bazı alışkanlıklarımız doğrultusunda sorarsak.
Başka deyişle,
“Ne yapılmalı” sorusu ile tek tek “kendimizi” dışlayıp başkalarından bir tür hesap sorma havasını yaratırsak.
Demek istediğim o ki,
“Ne yapılmalı?” ile eşzamanlı olarak, yani hemen kendimize dönüp: “Ben ne yapmalıyım” diye sormazsak -evet, sormazsak, o zaman “Şimdi” ya da “Bundan sonra” hemen hiçbir şey olmayacak.
Bundan sonrasına ait bütün sorular, Gezi Parkı Eylemi’nden kaynaklanıyor. Bunda kimsenin kuşkusu yok. Ancak bu kapsamdaki eylemlerden kaynaklanma soruların en kalıcı yanıtlarının da ancak eylemlerle verilebileceği gibi bir bilince ulaşamazsak, eylemin en güçlüsünden kaynaklanma sorular bile, üstelik de sanılandan çok kısa bir sürede, sıradanlığın, umursamazlığın, kısa keselim,
“bireysel” sorumsuzluğun bataklığında yitip gider.
Çünkü şimdiye kadar, onyıllar boyunca da diyebiliriz, genelde böyle yaptık. Bir alışkanlığımızdan hiçbir zaman kurtulamadık. Kalabalık bir odada veya salonda otururken ve diyelim dışarıda hava çok çok soğuk iken açılmaması gereken bir pencere açıksa eğer, ve bu yüzden üşüyorsak – genelde ne yaparız? Kalkıp o pencereyi kapatır mıyız?
Hayır.
Genelde tek yaptığımız şöyle demek olur:
“Nedir bu, içerisi buz kesti! Şu pencereyi kapatsalar ya!”
Evet, kapatsalar ya! Yeter ki, biz yerimizden kımıldamayalım.
Bir pencereyi kapatmanın sorumluluğunu bile üstlenmeyelim.
İyice üşütüp hastalanmak pahasına bile olsa.
Şimdi, beklenmedik bir kuşaktan beklenmedik ve koskoca bir eylemin gelişinin ardından, yine böyle yapma tehlikesinin önünü henüz almış değiliz.
Çünkü kemikleşmiş alışkanlıklar, en çetin savaşımların verilmesini koşul kılar.
Ve çünkü unutmayalım ki, yıllar boyunca
“toplum” ve “toplumsal” sözcüklerini de çoğu kez hem yanlış hem de eksik kullandık. Sandık ki, toplumsal eylemler bireysel sorumluluklarımızı bütünüyle üstlenmeden, “toplum” ve “toplumsal” sözcüklerini her kullanışımızda, en geç kullandığımız anda kendi vicdanımıza dönüp: “Peki, ben ne yapabilirim” sorusunu sormadan gerçekleşebilir ya da etkin olabilir.
Dahası, bu soruyu soracak yerde, çoğu kez, hem de pek çok kez,
“Ben tek başıma ne yapabilirim ki” sorusunun umarsız kaderciliğine sığınmadık mı?
Evet, artık çok iyi örgütlenmek gerekiyor.
Tarih boyunca sonradan sağlam bir örgütlenmenin temeline oturtulamamış hiçbir toplumsal eylem kalıcı olamamış. Ama katılan bireylerin
“Ben ne yapabilirim” sorusunu içtenlikle ve iyi niyetle sormadıkları hiçbir örgütlenme de örgütlenme adına layık olamamış!
“Tek başıma ben ne yapabilirim ki?”
YANLIŞ!
“Tek başıma da yapabileceğim pek çok şey var; önce hangisiyle başlamalıyım?”
İşte bu, DOĞRU!
Son bir nokta: Bu soruyu sorarken, kafalardan:
“Ne yaparsam adım daha çok duyulur” bencilliğini sonrasız atmak, gerektiğinde adlarımızı bütünüyle silmeyi de göze almak koşuluyla!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları