Dilini Unutmak mı, YoksaDilini

05 Ekim 2012 Cuma
\nYutmak mı?

\n

\n

Artık ikisi de!

\n

Yani bu ülkede artık hem dilini unutanlardan hem de dilini -nicedir- yutanlardan oluşma kesimler var.

\n

Tarih: 29 Eylül 2012 Cumartesi; yer: Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi.

\n

26 Eylül günü Ankarada, Dil Derneğinin girişimiyle başlatılmış olan Dil Bayramının İstanbul ayağı. Hem kutlama yapılacak hem de 80. yıl onur ödülleri verilecek.

\n

Kutlamanın başlama saatine yakın salon tamamen doluyor. Katılanların en aşağı yarısı gençlik kesiminden.

\n

Dil Derneğinin sayın başkanı Sevgi Özel, özlü konuşmasını teşekkür ederek tamamlıyor. Katılanlara da teşekkür ediyor. Kürsüden inerken kendini alamayarak daha alçak sesle de olsa ekliyor: Ve basına da - eğer buradalarsa!

\n

Hayır.

\n

Basın birkaç kişinin dışında burada değil. O bakımdan burası tenha mı tenha. Üstelik yalnızca burası da değil. Bu yılki dil bayramı başladığından, yani 26 Eylül tarihinden bu yana, ülkenin tamamı bu bağlamda tenha. Tenha ve de sessiz.

\n

Basının çok büyük bölümü sessiz.

\n

Üniversitelerin -ki sayılarının 170i geçtiği övünülerek söyleniyor- neredeyse tamamı sessiz (hangi önemli olayda öyle değiller ki?).

\n

Öyle ki, sanki bu iklimlerde bundan tam 80 yıl önce Dil Devrimidiye bir olay gerçekleşmemiş; sanki bundan tam 80 yıl önce, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün girişimiyle kısa süre sonra Türk Dil Kurumuadını alacak olan Türk Dilini Tetkik Cemiyetikurulmamış.

\n

Bu arada,dilsiz kalmayanlararasında bir yabancı uzman var. Alman bilim adamı Klaus Kreiser, “Atatürk - Bir Biyografi başlıklı ve Almanyada 2008 yılında basılan nefis eserinde (Türkçesi: İletişim Yayınları, Dilek Zaptçıoğlu çevirisi, İstanbul 2010) Mustafa Kemalden dil üzerine şu alıntıyı yapmayı gerekli bulmuş: Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkışafında (gelişmesinde) başlıca müessirdir (etkendir). Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.

\n

Günümüzde Türk dili, genç kuşaklar mutlaka yabancı dil öğrenmeli bahanesiyle İngilizce öğretim yapan vakıf üniversiteleri dil boyunduruğu altındadır. Ve bu boyunduruk öylesine ağırdır ki o genç kuşaklardan çıkan genç çevirmenlerin büyük çoğunluğu artık kendi anadilinde, yani Türkçede kavramve terimüretebilme becerisinden yoksundur.

\n

Bir de oturmuş: “Bir Türk felsefesi var mıdır?diye tartışıyoruz.

\n

Felsefeniniklimidildir.

\n

Kavram ve terim üretilebilmesini olanaksız kılacak kadar unutulmuş ve yutulmuş bir dilde, felsefe yapılabilir mi? Felsefenin yapılamadığı bir dilde, düşünülebilir mi?

\n

Hem, kim istiyor ki artık bu ülkede gençlerin düşünmesini? Kuşaklardır eğitim politikamızda o gençlere nasıl düşünmeleri gerektiğini öğretecek yerdeneleri düşünmeleri, neleri düşünmemeleri gerektiğiniezberletmek için çaba harcamıyor muyuz?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları