Çevirinin Sorunları Yok...

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Hemen söyleyeyim: Bu yazı, bir bıkkınlığın etkisiyle kaleme alındı.
Hep aynı sorularla, daha doğrusu o tek soru ile karşılaşmaktan kaynaklanan bir gına getirme durumu da denilebilir. Hangi nedenle olursa olsun, benimle yapılan hemen bütün söyleşiler aynı soru ile başlıyor ya da bitiyor: “
Siz aynı zamanda çevirmensiniz; o nedenle ülkemizde çevirinin sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz?” (Bu sorudaki ‘aynı zamanda …’ deyişi, sanıyorum 10 deneme kitabımdan, 1 romanımdan, 1 şiir kitabımdan ve 1 öykü kitabımdan sonra gerçekleşen bir “ayma” veya “ayılma” hali - her neyse, zaten girişte sözünü ettiğim bıkkınlığın bununla bir ilgisi yok!)
Evet, soruyu yineleyeyim: “
Siz aynı zamanda çevirmensiniz; o nedenle ülkemizde çevirinin sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz?”
Efenim şöyle diyeyim: Hiçbir şey düşünmüyorum.
Nedenine gelince, anadilimizi kullanma bağlamında en aşağı otuz yıldır -ve gittikçe artan bir tempoyla- zeminini hazırladığımız korkunç bir erozyonun ardından bunu görmezlikten gelip ya da bu erozyonun çeviri uğraşının durumu ile hiçbir ilintisi yokmuşçasına “
çevirinin sorunları”ndan söz etmek, bence artık günah kapılarını zorlayan bir lüks oldu da ondan.
Bu noktada durumu birkaç saptama ile somutlaştırayım:
Bugün ülkemizde “
çevirinin sorunları” değil, “anadilini bilmeyen çevirmenler sorunu” var. İki yıl kadar önce, başlıca yayınevlerinin sahipleri ve yönetmenlerine bir soru yöneltmiştim: “Çevriler bağlamında sorunlarınız yabancı dilin mi, yoksa Türkçenin mi yeterince bilinmemesinden kaynaklanıyor?”
Hepsinin yanıtı aynıydı:
“Türkçenin yeterince bilinmemesinden:” Ve Metis Yayınları’nın yönetmeni, çok değerli dostum Müge Gürsoy Sökmen, önemli bir detaya da değinmişti: “Kimi çevirmenler artık kendi anadillerinde kavram ve terim de oluşturamıyorlar ve bu işi yayınevine bırakıyorlar…” (Oluşturamazlar da; zira Leylâ Erbil’in o unutulmaz “Mektup Aşkları”nı “eskitip” telefon mesajının kısaltma aşkları”na geçecek kadar anadili özürlü kuşaklardan kendi dilinde kavram ve terim üretebilecek kadar düşünebilen çevirmenlerin yetişmesi epey zordur).
Bugün ülkemizde “
çevirinin sorunları” değil, fakat edebiyatın eğitiminden hemen hiç geçmemiş, bundan ötürü de kendi dilinin uçsuz bucaksız zenginlikteki mirasının kapılarını kendi eliyle kapatmış kalabalıkların yol açtıkları bir dil yoksulluğundan kaynaklanma sorunlar var.
O halde -ya da bir sonuç yerine-, bunca hadım edilmiş bir amaç-dile, yani anadiline, hangi kaynak-dilden doğru dürüst çeviri yapabilirsiniz?
Hayır efendim. “
Çevirinin sorunları” diye bir konudan söz etme lüksümüz artık yok. Bu gidişle, yani örneğin “Merhaba, nasılsın?” yerine “mrb nsn?” ya da “Bugün gelir misin?” yerine “bgn glmn?” gibi şifreleri kullanmayı dil ile iletişim saymakta direndikçe, daha uzun süre de olmayacak!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları