Çeşitliliğin Gücü ve Kültürü...

09 Kasım 2012 Cuma

\n

Dört yıl önce:Evet, yapabilirsiniz!sloganıyla yola çıkmıştı.

\n

Toplumunun yönelmesini istediği bütün hedefler için halkına bunu söylemişti.

\n

Ve halkı, onu iktidara getirdi.

\n

İlk dört yılını tamamladıktan ve toplumundan ikinci dört yıl için de vizesini aldıktan sonra, halkına -ve dünyaya- yine iki sözcükle seslendi: Gücümüz, çeşitliliğimizdir!

\n

Çeşitlilikten geçilmeyen bir toplumda ABDnin tekrar seçilen başkanı Barack Obama, hem olan hem de olması gereken bağlamında halkının kültürel kimliğini çok doğru okumuştu. Bu halk, ancak çeşitliliğini doğrudan bir güç kaynağına dönüştürebildiği, bunun sorumluluğunu bireyler temelinde de üstlenebildiği ölçüde güçlü bir devlete varlık kazandırabilirdi.

\n

Bize de -benzer olaylarda hep yaptığımız gibi- bir kez daha: Darısı başımıza!deyip iç çekmek düştü.

\n

Peki, darısı başımıza olsun da, içinde bulunduğumuz somut gerçeklerimizi görmeye ne kadar hazırız? Çünkü onları görmeden, görmeyi içtenlikle istemeden, başımıza ne darı düşer ne de başkaca bir tahıl. Bizimkisi gibi toplumların başına, ancak daha dün denilebilecek kadar kısa bir süre önce yapılan çok değerli bir bilimsel araştırmanın sonuçları, üstelik kocaman taşların ağırlığı ile iner. Sözünü ettiğim araştırmadan çıkan, özetle şu: Bir ortalama ölçütünde Türk halkı, içinde hiçbir çeşitliliğe yer vermekten yana değil. Başka deyişle sıradan Türk insanı, Rumuyla, Ermenisiyle, Yahudisiyle, Kürtüyle, Alevisiyle, eşcinseliyle, lezbiyeniyle vb. hiçbir başkalıkla, hiçbir çeşitlilikle birlikte veya iç içe yaşamaya razı değil. Sıradan Türk insanı, ancak benim gibisıfatını verdikleriyle birlikte ve iç içe yaşamaktan yana.

\n

Böyle bir toplumda, ABD ve Barack Obama örneğine bakarak:Darısı başımızademek, neyi değiştirebilir? Resmi politikaların neredeyse her türlü ayrımcılığı -üstelik de kimi zaman yasalarla!- var gücüyle körüklediği bir ortamda, çeşitlilik hangi yollarla bir güç kaynağına dönüştürülebilir?

\n

Daha da vahim olanı ise işin bireysel sorumluluk diye adlandırabileceğimiz yanı.

\n

Darısı başımıza derken, bunun olabilmesi için tek tek bireyler olarak ne kadar çaba harcamaya hazırız? Ve bu olamadığında, olamamasının sorumluluğunu bireysel olarak da taşımaya hazır mıyız?

\n

Darısının başımıza gelmesi için ne yazık ki sadece meydanlara çıkmak ya da bildiriler hazırlamak yetmiyor! Şu halka bak!demek de yetmiyor. Bunca parçalanmışlık içerisinde yaşayan bir toplumun insanlarını artık çeşitlilik yörüngesinde eğitebilmek için, tek tek herkesin kendi ölçeğinde yapabileceklerini araştırması ve bunun için elini taşın altına koyması gerekiyor.Peki, ya elim taşın altında kalırsa…” İyi de, çeşitliliğini güç kaynağına dönüştürebilmiş toplumların tarihinde bugüne kadar kaç elin taşlar altında kaldığı ve yola buna rağmen devam edildiği araştırıldı mı hiç?

\n

Başkaları yapsın, darısı da benim başıma…” Tarihte yok böyle bir ucuzluk!

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları