Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çelişkilerle Yaşamak...
1942 Mart’ının başlarında, İkinci Dünya Savaşı’nın ortasında dünyaya gelmişim. Karşılaştığım ilk çelişkinin, deyiş yerindeyse, “yabancı kökenli” olmasının nedeni bu.
\nBu tarihi önemseyişim epey sonralara, yanılmıyorsam üniversite yıllarıma rastlar. Artık ikinci büyük savaşın cehenneminde, Nazi Almanya’sında olup bitenler hakkında bilgi sahibiydim. “Auschwitz”, düşünce dünyamda kapkara bir kavramdı. Ve ona benzer kavramlarla tanıştıkça, zamanında iliklerime kadar işlediğini söyleyebileceğim bir çelişkiden kurtulmam gittikçe zorlaşıyordu.
\nÇelişkinin kaynaklandığı olgu şuydu: Auschwitz’i, Bergen-Belsen’i, Buchenwald’i, Treblinka’yı kuranlar, ölüm kampları için en kısa zamanda en fazla sayıda Yahudiyi öldürmek için icat edilen gazın “mucitleri”, türleri bağlamında “insan” sayılıyorlardı.
\nBen de insandım.
\nO zaman bu, nasıl bir türdü? İnsanı insan kılmak bağlamında önem taşıyan değerler açısından birbirine bunca aykırı düşen bir sürü, nasıl oluyor da bir türün bütünlüğünü taşıyabiliyordu?
\nHayatımda karşılaştığım ikinci büyük çelişkinin geçmişi, bütün çocukluğumu ve ilkgençlik dönemimi yaşadığım Moda semtinin o zamanlarki “kozmopolit”, yani çokkültürlü ortamına kadar uzanır. Moda’daki çocukluk arkadaşlarımın adlarını hatırlıyorum: Janet, Mehmet, Yano, Milena, Peter, Arman, Mario, Hırant, Edit, Lüset, Leyla, Kemal, Antuvanet, Hikmet, Yüksel, Semal, Apo, Toni… Evet, birbirinden çok farklı adlar. Ama hayatımın ilerleyen yıllarında, bu adların yanı sıra, çok önemli bir başka olguyu da hatırlayacaktım: Bu, yalnızca adlar bağlamında, başka deyişle adlarla sınırlı bir farklılıktı ve çocukluğumuz boyunca hayatımızın başka hiçbir alanına sirayet etmedi. Hiçbir kopmanın ve uzaklaşmanın nedeni olmadı. Bütün bir çocukluk ve kısmen de ilkgençlik dönemini iç içe, renkli bir yumak halinde yaşadık. Adlarımızın başkalığından hareketle birbirimizin etnik kökenlerini sorgulamak, o kökenlerin farklılığından sonuçlar çıkarmak aklımızın ucundan bile geçmedi. Diyebilirim ki, farklılıklarımız ancak hayatlarımızı renklendirdiği ölçüde önem taşıyordu. Birbirimizin bayram sofralarının şaşmaz devamlı konuklarıydık. Her 24 Aralık’ta gece yarısı, Cem Sokağı’ndaki Katolik kilisesinin Noel ayinlerinin Müslüman müdavimleriydik. Yıllarca her 24 Aralık’ta, tam gece yarısında mihrabın sol tarafındaki kapıdan org seslerinin eşliğinde giren kortejin başındaki rahip, Hazreti İsa’nın hepimiz için doğmuş olduğunu müjdelerdi. Arkadaşlarımızın yakınlarının Rum ya da Ermeni kiliselerinde düzenlenen düğün ya da cenaze törenlerine de hep çağrılırdık…
\nSonra… Evet, yıllar sonra, bir şeyler olmaya başladı. Tenhalaşmaya başladık. Ermeni asıllı “Janetler” ABD’ye, “Hıristolar” ve “Madam Eleniler” Yunanistan’a, “Milenalar” şimdi hatırlamadığım bir Avrupa ülkesine göç ettiler. Sokaklarda onların dillerini duymaz olduk. Aynı sokaklarda, kapı önlerinde ve bahçelerde, zamanla sesleri de unutuldu.
\nOysa bir zamanlar birbirimizi çok severdik!
\nDediğim gibi, gittikçe tenhalaştık, tenhalaştıkça da daha bir biz bize kaldık. Ve işin tuhafı, bu tenhalaşmanın sonunda galiba “biz”den de epey bir şeyler kaybolup gitti. Bir tür yoksullaşmanın içine düştük. Sanki parçalandık, “biz” olmaktan çıkıp gittikçe daha bir yalnızlaşan “benlere” dönüştük…
\nUnutulan seslere gelince, onlar sanki unutulmazdan çok önce bizim seslerimiz olmaktan çıkmıştı. Ingeborg Bachmann’ın “Ağustos Böcekleri” adlı radyo oyununun sonunda dendiği gibi, artık sevmeye son verdiğimiz için.
\nSeslerimiz, kendi lanetlerimizin etkisiyle, insan sesi olmaktan çıkmıştı…
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması