Ahmet Cemal
Ahmet Cemal cemal.cemdost@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir 'Yılmaz Büyükerşen Biyografisi' Nasıl Yazılmalı?

16 Mart 2012 Cuma
\n

\n

Bu yazıyı yazdığım 15 Mart 2012 günü sabahı Cumhuriyetin kültür sayfasını açtığımda, Tepebaşı Belediyesinden, çağdaş Eskişehirin kültür yaşamına yeni bir armağan: Kent ve kültür söyleşileri başlıklı haber ile karşılaşıyorum. Söyleşiler, 16 Mart günü Zübeyde Hanım Kültür Merkezinde ve sevgili Özgen Acarın yönetiminde başlıyor. Bu yeni kültür hamlesini Tepebaşı Belediye Başkanı, sevgili dostum Ahmet Ataç ile Özgen Acar birlikte planlamışlar.

\n

Şaşırmıyorum. Çünkü Eskişehirin kültür yaşamındaki gelişmelere ait haberler, Yılmaz Büyükerşen ile Ahmet Ataçın varlıklarından bu yana benim için şaşırtıcı olmaktan çıktı. Hem de yıllardır. Ne zaman Eskişehirin sanat ve kültür yaşamına ilişkin bir yenilikduysam, altında bu iki imzadan birinin ya da her ikisinin bulunacağını, daha imzayı görmeden biliyorum.

\n

Ve epey uzun zamandır kafamda dolanan bir soru, böyle durumlarda yeniden canlanıveriyor: Bir Yılmaz Büyükerşen Biyografisinasıl yazılmalı?

\n

Yazılmalı mı? Evet. Hem de kesinlikle. Çünkü böyle bir biyografi olmadan gelecekte bu ülkenin uygarlık tarihine ait yazılacak olanlar, çeşitli bakımlardan eksik kalacak bir tarih ile eşanlamlıdır.

\n

Ama bu, gerçek anlamda büyük olan her insanın biyografisi gibi, çok dikkatle kaleme alınması gereken bir kişisel tarihtir; çünkü böyle tarihler, yalnızca bizde değil fakat her toplumda gelecek kuşakların en değerli ve etkili rehberleri arasında yer alır.

\n

Böyle bir biyografi, her şeyden önce yalnızca bir övgüler yumağı olmaktan kaçınmalıdır. Çünkü gerekçelerini gölgede bırakan övgülerin hiçbir zamana yararları dokunmaz. Önemli olan, övgülerin kaynağıdır ve bu nokta bir Yılmaz Büyükerşen Olayında özellikle önemlidir. Burada Olay sözcüğünü bilerek büyük harfle yazdım, zira Yılmaz Büyükerşen, yalnızca Eskişehirin değil, ama Türkiyenin uygarlık tarihinde bir dönüm noktasıdır. Ama bu noktanın anlaşılması, Büyükerşenin önce Anadolu Üniversitesi gibi bir üniversiteyi, ardından da Çağdaş Eskişehiri yaratmak için hangi temellerden güç aldığının doğru anlaşılmasına bağlıdır.

\n

Yılmaz Büyükerşen, bu başarılara imza atmak için gerekli olan gücü hep Eskişehirin toprağına ve insanına olan inancında aradı ve buldu. Bu inanç öylesine güçlüydü ki, başkalarını yıkıp geçecek şiddetteki fırtınaların ardından bile Büyükerşenin ayakta kalmasını ve toplumuna hizmet için yüreğinde yeni bir ateş yakmasını sağladı. Anadolu Üniversitesi gibi bir uygarlık ve eğitim anıtını yaratıp yıllarca yönettikten sonra, görevi görevden almaile noktalanan Büyükerşen, kendine yeni bir toplumsal hizmet alanı olarak kentini seçti. Amacı, bundan daha yirmi yıl önce anayolları bile çamurdan zor geçilen bir kenti uygar Batı kentlerinin düzeyine çıkarmaktı.

\n

Başardı. Çünkü yaşadığı toprağa ve o toprakların insanlarına güvenmekte haksız değildi. Tarihi boyunca uygarlıkların odak noktası olmuş, Milli Mücadelenin en kritik anlarının tanıklığını yapmış olan Eskişehir, ancak uygarlığa layık olabilirdi. Büyükerşen de bunu gerçekleştirdi. Bulgaristandan döndükten sonra: Orada Balkan Savaşını niye kaybetmiş olduğumuzu anladım, çünkü onların operası var!demiş olan Mustafa Kemalin bu sözünü vasiyet sayarak, kentini operalarla, tiyatrolarla, konser salonlarıyla, yeni müzelerle donattı.

\n

Ve hep, ama hep aynı söylemi tekrarladı: “Eskişehirin toprağı böyledir, bütün bunları yaratabilir!

\n

İşte bu yüzden, gelecekte yazılacak bir Yılmaz Büyükerşen Biyografisiher şeyden önce bu insanın kendi toprağının hamuruyla nasıl şekillenmiş olduğunu gözler önüne serebilmeli!

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları