Ahmet Cemal
Ahmet Cemal cemal.cemdost@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Bir Kalemden Kalanlar'

03 Ağustos 2012 Cuma
\n

\n

Geçenlerde asistanım Can Şişman söyledi: Hocam saydım, telif ve çeviri olarak altmış dört kitabınız var…”

\n

Tam saymadım, ama yaz başında ben de benzer bir rakama ulaşmıştım. Zaten Bir Kalemden Kalanlar fikri de kafamda bu saptamanın ardından iyice somutlaştı.

\n

Bir Kalemden Kalanlar”, hemen her gün hızlanan bir tempo ile yazmakta olduğum anılarıma koyduğum başlık. Aklıma ansızın gelmişti. İş Bankası Yayınlarındaki sevgili editörüm Rûken Kızıler de beğenince, ad kesinleşti.

\n

Anılarımı yazmaya, altmışın üzerinde kitabım olduğu için karar vermedim. Bu kitaplardan çoğunun yaşamımda kendi öykülerinin izlerini de bırakmış olduğunu iyice anladığımda karar verdim. Yaşanan pek çok öykü gibi telif ya da çeviri olsun, bir kitabın da bir yazma eyleminin ürünü olmanın yanı sıra aynı zamanda bütünüyle kendine özgü bir öykünün yaratıcısı ve kahramanı niteliğini taşıdığını insan ancak sonradan anlayabiliyor.

\n

Ben bunu anladığımda, günün birinde anılarımı yazacağım da kesinleşmişti. Yaşamöykümü, ağırlıklı olarak yazdığım ve çevirdiğim kitapların öyküleriyle inşa edecektim. Böylece de bütün hayatım boyunca hep onlara sığınmışlığımdan kaynaklanan bir tür şükran borcumu da kısmen olsun onlara yani kitaplara ödeyebilecektim. Zaten kitabın adı da sanırım kaynağını asıl bu olguda buldu. Bir Kalemden Kalanlarolmalıydı, çünkü gerçekte hep kalemimle var olmuştum. Kalemime sığınmıştım. Hatta edebiyata önce çevirilerle girişim de öyleydi. Ama çevirilere çok düşkün oluşumun aslındapsikolojikbir nedeni de vardı. Bunu da ancak çok sonra anlayabildim. Sevgisizliğin buzdağları üstünde kıyılmış olması gereken bir nikâhtan doğmaydım. Bu yüzden çocukluk ve ilkgençlik yıllarım, buz gibi geçmiş ve hayat bağlamında da benim için hep korkutucu olmuştu. Evliliklerinin cehenneminde birbirlerini bitirmek peşinde olan annem ve babam, çocukluğumda ve ilkgençliğimde benim nelerle yaşadığım ile hatta neler yaşamam gerektiği ile hiç ilgilenmemişlerdi. Ve bu yüzden, önce onların öğretmiş olmaları gereken bir hayatta, hakkında başlangıçta hiçbir şey bilmediğim bir hayatta ayakta kalabilmek, beni hep korkutmuştu. Bu korku nedeniyle, bol hayal kuran biri olup çıkmıştım. İçinde bulunduğum koşullar nedeniyle en olmaması gereken şeyleri yaşarken, hep onları olması gerektiği gibi yaşadığımı hayal etmiştim. Yani asıl hayatımın kendime uygun bir tür çevirisini yaparak ve o çeviriye göre yaşamıştım. Her şeyin aslından veya özgün metnindenmüthiş korkarak. Kurgu yaparak. Önce babamın, ondan yıllar sonra da annemin cenazelerinde de kurgu yapmıştım. Cenazelerde nasılolmam gerektiği kadar üzgün görünebileceğim konusunda hep bir gün öncesinden notlar almıştım. Musalla taşlarında önce babam, ardından da annem yatmışlardı. Kimlik bilgilerime göre annem ve babam olan olmaları gereken kişiler. Ama gerçekte anne ve babakavramını bana merak ettirmiş olan iki kişi. İki yabancı.

\n

Bu yüzden hayatım -belki dehayatlarımdemeliyim, çünkü kimi zaman ben de dönüp geriye baktığımda, Stefan Zweigın Dünün Dünyasında sorduğu soruyu kendime sormadan edemiyorum: Ben, kaç hayat yaşadım acaba?- evet, bu yüzden hayatım, hep kalemimden çıkan kurgularda yaşandı. O yüzden de benden kalanlar, ancak Bir Kalemden Kalanlar olabilir.

\n

Onları toparlıyorum

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları