Anna Seghers'ten Güncel Alıntılar (1)

07 Eylül 2012 Cuma
\n

\n

Anna Seghers (1900-1983), 20. yüzyılın en önemli Alman yazarları arasındaydı ve özellikle İkinci Dünya Savaşının arkasında bıraktığı ahlaki ve toplumsal yıkımı eleştirel bir bakışla konu alan romanlarıyla, öyküleriyle ve denemeleriyle ünlenmişti. Doğu Alman kökenli ve yazarlığının yanında zamanının hemen bütün önemli toplumsal ve sanatsal tartışmalarındaki etkin tavrıyla da militan ve öncü bir düşünce insanı kimliğiyle dikkatleri çekmişti.

\n

Bazı eserleri dilimize de çevrilen Seghersin düşünsel yanıyla 1980 Ekiminde, Viyanada satın aldığım denemeleri aracılığıyla tanışmıştım. Geçenlerde bu denemeleri yeniden gözden geçirirken, kimi yazılarda gerek konu gerekse konunun işleniş biçimi bağlamında ülkemize değgin çağrışımlara da kaynaklık edebilecek noktalar bulunduğu sonucuna vardım. Bu nedenle, bazı alıntılar yapmak istiyorum.

\n

Seghers, 1944te, yani İkinci Dünya Savaşının bitmesinden bir yıl önce yazdığıSanatın Görevleri başlıklı denemesinde, savaşın içinde ve hemen sonrasında sanatın rolüne ilişkin bir soru ile konuya giriyor: Günümüzde, dünyanın soluğunu kesen savaşın ortasında sanatın rolü nedir? Ya yarın, ateşli silahlarla yürütülen savaşın son bulacağı, ama akıllar ve düşünceler arasındaki savaşın, dünya görüşleri arasındaki acımasız bir savaşın daha uzun zaman süreceği yarınlarda bu rol ne olacak? O zaman sanat, nasıl işe karışabilir? İnsanların uzun menzilli roketlerin, uçan bombaların diline alıştığı yerde sanat, o alabildiğine duyarlı diliyle ne yapabilir?

\n

Seghers, aynı denemesinde savaştan sonrayitirilmiş oğuldiye nitelendirdiği Alman gencinin nasıl eğitilebileceği / eğitilmesi gerektiği üzerinde de duruyor: Bugün her yerde yitirilmiş oğulun, Alman gencinin nasıl eğitilebileceği tartışılmakta. Yeniden eğitmeden yaklaşık olarak bir iyileştirme anlaşılıyor; çünkü yeniden eğitme, yanlış bile olsa daha önce gerçekleşmiş bir eğitimi şart koşar. Eğer erkek kardeşler ve babalar ulusal gerekçelerle Yahudileri kesme, tutukluları kitle kıyımından geçirme yolunda eğitilmişlerse, kim nerede yeniden eğitilecektir? En yüce sanat yapıtı, böyle bir eğitimden geçmiş tek bir kafayı bile yeniden eğitemez. Buna karşılık halkın bir değişim geçirmesi istendiğinde, gençliğe birkaç yitirilmiş kavramı, çoktandır sahteciliğe kurban gitmiş birkaç gerçeği açık seçik gösteren bir kitap ya da tiyatro oyunu yararlı olabilir…”

\n

Ülkemizde, özellikle yaklaşık son otuz yıldır birilerinin birilerini öldürmesi, gündemin doğal maddesi olup çıktı. Televizyonların akşam saatlerindeki anahaber bültenleri genelde akşam yemeği saatiyle çakıştığından, sofraların başında toplanan aileler öldürülenlerin cenaze törenlerini sofra başlarının doğal ritüelleri olarak yaşamaya neredeyse alıştılar. Üstelik örneğin Güneydoğudaki öldürmeler Ege kıyılarındaki en çılgın yaz eğlenceleri ile aynı bültende verildiğinden, ölümlerin acılarını dengeleyecek (!) öğelerin de unutulmadığı rahatça söylenebilir!

\n

Ve o sofralarda, doğal olarak eğitilmeleri, daha doğrusu yeniden eğitilmelerigereken gençler de var. Hani Anna Seghersin biraz yukarıda sözünü ettiği, savaştan sonra yeniden eğitilmelerigereken Alman gençlerine benzeyen gençler. Yaklaşık otuz yıldır öldürmelerin eğitiminden geçen gençler.

\n

Peki onların, böyle bir eğitimin ardından nasıl bir eğitimle; gerçek anlamda yenideneğitilebileceklerini düşünüyor muyuz? Bu konuda sanatın nasıl bir rol oynayabileceğini sorguluyor muyuz?

\n

Ve hele, sorgulamayanbir toplumun kayda değer bir sanatının da olamayacağı gerçeği, biraz olsun kafamızı kurcalıyor mu?

\n

Haftaya

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları