Adnan Binyazar

Yaratığın insana dönüşmesi

12 Ocak 2024 Cuma

Hemen her gün yaşanan insanlık dışı uygulamalarla karşılaştıkça ilkçağın da öncesinden bu yana nelerin geliştiğini düşünüyorum. Padişahların, kralların, onların çevresinde el pençe bekleyen görevlilerin doldurduğu masalar geliyor gözümün önüne. Bir yandan da ancak masallarda rastlanabilecek yumruk iriliğindeki kuşların kızartılmış etinin kokusu yayılıyor ortalığa. 

Kuşun budunu avurtlarına dolduranların ağız şapırtıları midemi bulandırıyor.    

Bir tarih kitabında uydurma olaylarla suçlanıp giyotinlerde, keskin kılıçlarda, kanlı kurşunlarda canlarından edilenlerin ölüm kararlarının bu masalarda verildiğini okuyunca başımdan belkemiğime doğru kaynar sular dökülmüş gibi oluyor. 

Uyanık da olsam, uykulara da sığınsam ölenlerin ölüm sesleri kulağımda çınlıyor. 

OLUŞUM

Canlılar, sırasını bekleyerek toprak ananın rahminden inmedi. Bilim dışına çıkarak karada yaşayanların da deniz yaratıklarının da saptanamayan bir zamanda var olduklarını varsayıyorum.  

Din kitapları insanı kayrılmış tür sayar. Yaratıkları uyum göstereceği yere yerleştiren doğa ayrıcalık tanımaz.

Düşünce devingendir, oradan oraya atlar. Nasıl olduğunu anlayamadım, geliştiğimi varsayarak kendimi insanların kümeleştiği yere attım.    

AKIL YOLU

İnsan akıl yoluna koyulunca çevresini birden inekler, öküzler, kuşlar sardı. Çok uzaklardan, onları yutmak isteyen hayvanların ulumaları duyuluyordu. Aklının yoluna koyulan insan, öküzün gücünden, ineğin sütünden yararlanmaya başladı. Bu arada onların arasında dolaşan iri kanatlı tavukları, horozları tırnaklarıyla yoldu, ağzından bıçak gibi fırlayan dişleriyle parçalayarak kendine beslenme yolunu açtı. 

Tam tersine çevresinde dolaşan köpeklerin havlaması, kedilerin miyavlaması hoşuna gitti, onların etini yemedi. Gelişim süreci içinde kediler, köpekler, atlar, aslanlar, kaplanlar zamanla sirklerde beceri gösterecek denli gelişti.

SONUÇ 

O zamandan bu zamana sömürünün kuralında değişim olmadı. Bugün de dünya gelişmiş devletlerin egemenliği altında inliyor. Ülkelerin çoğu baskıyla ekonomisini düzene sokamıyor, bütün varlığını yatırarak silah alıyor, dışarıdan aldığı sattığından çok olduğundan kurtuluş umudunu başka devletlerin yardımına bağlıyor. 

O devletlerin bağımsızlığı, demokrasisi, özgürlüğü, laikliği güçlü devletlerin denetimi altında...

Türkiye’nin geleceğine devlet kuşu gibi konan Atatürk seksen yıl önce bunu gerçekleştirmişti. Son elli yıl içinde iktidara gelenler, Atatürk adını özgürlük tarihinden sildirmek için toplumu yıkıcılığa sürükleyen her yola başvuruyor.

Ne acıdır ki onlar, geçmiş günlerin acılarını yazan tarih kitaplarına şöyle bir göz atıp başlarına geleceği akıllarından geçirme erdeminden bile yoksunlar...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sözün gücü 15 Kasım 2024
Kitap dünyası 8 Kasım 2024
Öğretmenden mektup 1 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları