Adnan Binyazar

Kitap dünyası

08 Kasım 2024 Cuma

“Güzel bir gün dileğimle günaydın Adnan abi, 

Her zaman olduğu gibi cuma gününe sabahın dördünde sizin yazınızla başlıyorum. Hepsi birbirinden anlamlı, çekici. Çocukluğunuzu her türlü acılarla yaşamışsınız ama o acılar sizi kurtaracak ışığa doğru koşmanıza yardımcı mı olmuş? Ailenin ve çevrenin etkisi de var elbette. Yine de ortaokul birinci sınıf öğrencisinin kitaba ve sanata yönelmesi örnek sayılabilir. O düzeye gelmek çok önemli. Sinemada dinlediğiniz, ezberlediğiniz kimi anlamlı tümceler çok anlamlı. Romeo ve Juliet gibi bir başyapıtla tanışmanız, işe en güzelinden başlamanız önemli bir rastlantı.

Sonsuz saygılarımla.” 

Cumhuriyet’in “Olaylar ve Görüşler” sayfasında yazıları yayımlanan Nusret Ertürk’ün, mektubunda Romeo ve Juliet üzerinde durması, okumanın sınırsız dünyasında yeri olan Shakespeare’in kitabını aradığım günlere götürdü beni.  

ROMEO VE JULIET

“Romeo ve Juliet” filmi, Diyarbakır’ın, yazlık sinemasında 17 gece gösterildi. İlk görüşümde nasıl etkilenmiş olmalıyım ki filmi 17 kez izledim.

İlk gece, birbirlerine kılıç sallayan oyuncuların esprili konuşmalarına gülmüştüm. 

İkinci gece, Maskeli Balo’da Juliet’in dansını izlerken güzelliklerle donanmıştım. 

Üçüncü gece, iki aile arasındaki düşmanlığın, ölümsüz sevdaların bile kökünü kuruttuğunu görünce gösterim boyunca gözyaşı dökmüştüm.   

Dördüncü gecede ise insanın çevresini kötüler sarsa da arada ortaya iyilik meleklerinin çıktığını görmenin mutluluğunu yaşamıştım.  

Ondan sonraki gecelerde Romeo ile Juliet’in başlarından geçenleri yaşayan oyunculardan biri olmayı düşleyerek, yazarı William Shakespeare’in Türkçeye çevrilen bütün kitaplarını okumaya başlamıştım.  

ŞİİRSEL ANLATIM

O günden sonra, insanın büyük aşkını yaşayan Romeo’nun ağzından çıkan sözlerinin anlamı doğrultusunda, kendimi bu dünyadan koparıp içimde yarattığım yeni bir sevgi dünyasına atmıştım:        

“Sevgi iç çekişlerin buharıyla yükselen bir dumandır. Bu duman ortadan yok olunca birden, âşıkların gözünde parlayan kutsal bir ışık kalır. Bu kutsal ışık zihni acıya sürüklediğinde gözyaşıyla beslenen bir deniz olur, sevgi bundan başka nedir ki?”

Romeo’nun Juliet betimlemesini ancak içinde sevgi yaşatanlar kavrayabilir:  

“Meşalelere parlak yanmayı gösteren o! Bir Habeş kulağında duran pırlanta gibi, gecenin ortasında haşmetle ürperten o! El sürülmeye kıyılamayacak kadar güzeldir o! Onun ellerine değerek kutsallaşsın elim. Yüreğim hiç sevmiş miydi? Gözlerim, inkâr edin! Güzeli görmemişim ben bu geceye kadar!”

DİCLE KÖY ENSTİTÜSÜ      

1950’nin sonbaharında, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde kurulan Dicle Köy Enstitüsü’nde öğrenime başlayınca kendimi kitaplar arasında bulmuş, içimde sevginin kışkırtıcı ateşini yakan Romeo ile Juliet’i aramaya koyulmuştum.  

Bir akşamüzeri dersten çıkıp kitaplıkta bulunca sevgilisine kavuşan sevdalıların sır saklaması gibi onu koynuma sokmuş, bir an önce okumak için kendimi sınıfın bir köşesine atmıştım.

O gün şafak ışığının camlarda parladığı sabaha elimde Romeo ve Juliet’le uyanmıştım.    

O anda içimin dili, bir büyücü sessizliğiyle kulağıma eğilmiş, “Ey, çileden çileye savrulan çocuk! Senin ömrün bundan böyle kitaplar arasında geçecek!” diyerek geleceğimin yolunu göstermişti bana.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cinci hocalar 22 Kasım 2024
Sözün gücü 15 Kasım 2024
Kitap dünyası 8 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları