Adnan Binyazar

Önünde kapılar açılmıştı

10 Mayıs 2024 Cuma

Zafer Gençaydın, Elazığ’ın, her yerinden sular fışkıran, bağlı bahçeli Ağın ilçesinde yaşayan bir ailenin çocuğudur. Ağın’da ilkokul vardı ama ortaöğrenimin sürdürüleceği okul yoktu.

Cumhuriyet döneminin büyük atılımı Köy Enstitüleri açılınca, ilkokulu bitirenler oraya akmıştı.

Geçen hafta aramızdan ayrılan, sonradan öğretim üyesi, ressam, yazar olarak da adı anılan Gençaydın, Akçadağ Köy Enstitüsü’ne yazılan çocuklardan biriydi.

İnsanın içinde öğrenme ateşi parlamasın, önünde aydınlatıcı kapılar açılır. Gençaydın, o kapıların birinden girerek Atatürk adı verilen Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girdi, oradan resim öğretmeni olarak çıktı.

ÖĞRETMENLİK

Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı uzmanlık sınavını kazanınca da Berlin’e gönderildi. Oradaki sanat yüksek okulunda okurken ona “en başarılı öğrenci” unvanı verildi. Ülkeye dönünce de önceden öğrencisi olduğu Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretmen oldu.

Yüksek okullarda dersler de veriyodu. Uzun yıllar görev yaptığı Hacettepe Üniversitesi’nde profesörlüğe yükseltildi, dekanlığa getirildi, oradan emekliye ayrıldı.

EMEKLİLİK

Yazlarını geçirdiği Ağın’daki bahçelerinde meyveler, sebzeler yetiştiriyordu. Onu Cronin’in İspanyol Bahçıvanı adlı romanındaki bahçıvana benzetirdim. Yerleştiği Ankara’da ise gece gündüz resim atölyesinden çıkmıyordu.

Yaptığı resimleri yorumlayanlar, onun doğa ve toplumsal olayların dramatiğini kavradığı, izleyicilerine “kendilerini keşfetme, dünyayı daha derinlemesine anlama fırsatı sunduğu” yargısında bulunuyorlardı. Bir gün, kalabalıkları sargınlık içinde bir araya getirdiği bir resmine saatlerce bakmış, şu sonuca varmıştım: “Resimlerindeki biçimrenk uyumunun yanında, izleyende duygusal, düşünsel çağrışımlar da yaratıyor.”

YAZI DÜNYASI

Arada 100. yaşını yaşayan Cumhuriyet gazetemizin “Olaylar ve Görüşler” sayfasında, okuru Aydınlanmaya yönelten yazıları yayımlanıyordu. Gençaydın, “Özgürleştirmeyen eğitim köleleştirir” başlıklı yazısında Atatürkçü düşüncenin yolundan giderek gençlere sesleniyordu:

“İlişkileri sezme gücü ve özgün kişilik kazandıran sanat eğitiminin önemli amaçlarından biri de özgürleştirmektir. İnsana, kendi aklıyla düşünebilme yetisi ve özgüven kazandıramayan eğitim aptallaştırır. Unutulmaması gerekense, geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitimi, hurilerle dolu bir cennet ve günahkârlar için cehennem ateşinden oluşan bir ‘ahiret’ inancıyla diz çöküp dua edenlerin değil, bilimin ışığıyla aydınlanmış, Tevfik Fikret’in deyimiyle ‘Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller’ yetiştirmekle yükümlü eğitimcilerin işidir.”

Tanıştığımızda ben 14 yaşındaydım, o yedisindeydi. Hep kenetlenerek sürmüştü bağlantımız. Çok acılar çektim, hiçbiri onu yitirme kadar sarsmadı beni... Işıklar içinde uyu kardeşim, can yoldaşım!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cinci hocalar 22 Kasım 2024
Sözün gücü 15 Kasım 2024
Kitap dünyası 8 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları