Adnan Binyazar

Kolejden üniversiteye

09 Ağustos 2024 Cuma

(Açıklama: Bu yazıyı üç dört yıl önce yazıp yayımlamadığım gibi bir kuşku uyandı içimde. Yayımlanmış bile, eğitimimizin karman çorman olduğu bir dönemde “Kolejden üniversiteye” kültürümüze ışık tutan Fahamettin Akıngüç’le ilgili bu yazıyı onarımdan geçirerek yeniden okura sunuyorum.)

ÜRETİMSEL EĞİTİM

Ancak demokrasiye, eşitçiliğe, özgürce yaşamaya, yaratıcılığa, eğitime, insanı “insan” kılan tüm değerlere emek verenler gerçek anlamda kültürlü sayılmalıdır. Bu düzeyi ancak başta klasikler olmak üzere okuyarak düşüncesini geliştirenler tutturuyor. Bunu başaranlardan biri de Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı Fahamettin Akıngüç’tür. O, “küçükten başlayıp büyüğe ulaşma” erdemine erenlerdendir.

Akıngüç’ün ne denli açılımcı bir beyin taşıdığı, şu görüşünden de bellidir:

“Ulusal eğitim yetmez. Öğrencilere verilen eğitimin mutlaka uluslararası bir niteliği olması da gerek.”

KÜÇÜĞÜ BÜYÜLTMEK

Önemli olan, küçüğü daha da küçülterek eylemsiz kılmak değil, onu daha da büyütüp üretimsel kılmaktır. 60 yıl önce kurduğu koleji ülkemizin en seçkin kurumlarından Kültür Üniversitesi’ne dönüştürmek, 94 yaş gençliğini yaşayan Akıngüç gibi bir eğitim öncüsünün ürünü olabilirdi.

Kültür Koleji’ni önce babası Eskişehir’de “Kültür Ders Evi” adıyla kuruyor. Oğul, orada matematik ve fizik dersleri vererek başlıyor işe. Onu, üniversiteden sonra bakanlıktan onaylı öğretmenlik belgesi almaya yönelten de babası. Öğrenim yerleri ise üniversiteyi inşaat mühendisi olarak bitirdikten sonra önce 10 yıl mühendislik yapan oğul kuruyor.

Şu anda Eylül 1960’ta kurulan Kültür Koleji üç yerleşkede eğitim hizmeti veriyor. Üç anaokulu, iki ortaokul, iki Anadolu, iki fen lisesinde yaklaşık 3 bin öğrenci öğrenim görüyor. Bu okullarda 330 üzerinde öğretmen görev yapıyor.

BİLGİ TEMELİNE DAYANAN EĞİTİM

Eğitimin temeli, araştırmalarla, deneyimlerle, yaratıcılıkla üretilen bilgiye dayanmalı. Akıngüç, Figen Atalay’ın, gazetemiz Cumhuriyet’in bir röportajında, iyi okul kavramını, eğitimsel, toplumsal yönleriyle açıklıyor:

“İyi okul her şeyden önce, hümanist değerlerle kuşatılmış olmalıdır. Bireyi, araştıran, bulan, sorgulayan, izleyen, gözleyen, özetle düşünmeyi öğreten, bireysel özellikleri ve yetenekleri göz ardı etmeyen okullar iyidir. Yalnızca öğrenciye değil, öğretmenine hatta ulaşabildiği ölçüde ailelere düşünce ve bilgi anlamında yatırım yapmak, katkı sağlamak için çaba gösteren okul iyidir.”

Neden ilkeli, güven uyandıran bir okul kurma gereksinimi duyduğunu da açıklıyor:

“İlkeli, öğrencisine, öğretmenine, ailelere, çalışanlarına, ülkesine güven veren bir okul kurma idealiyle yola çıktım. Doğru toprakta, doğru iklimde, iyi baktığınız ağaç meyve verir.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kent Enstitüleri 23 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları