Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
TÜSİAD’ın enflasyon eleştirisi
Hafta içinde TÜSİAD Genel Kurulu’nda konuşan yönetim kurulu başkanı Orhan Turan, “Enflasyonla mücadelenin hızlanması gerekiyor. Artık daha hızlı netice almalıyız. Yoksa stres birikiyor. Enflasyonla mücadelenin maliyetine katlanmak zorlaşıyor. Hem girişimciler için hem çalışanlar için. Artık hiçbir şeyi zamana bırakamayız. Bunun için zamanımız kalmadı. Bir an önce enflasyonla mücadelede kalıcı başarıyı sağlayalım. Para politikasını maliye politikasıyla ve yapısal reformlarla destekleyelim. Sanayiye mutlaka nefes aldırılması lazım. Yatırım, üretim ve ihracat desteklenmeli” dedi. Son zamanlarda ülkede yaşanan olumsuz olaylara, hak ve özgürlük ihlallerine de değinen Turan, “Daha iyi bir geleceği, hukuka güven olmadan kuramayız. Hukukun üstünlüğünü, hemen ve tam olarak tesis etmeden ne ekonomide ne toplumda ne iç ne de dış politikadaki sorunlar çözülebilir” dedi.
Birçok kesimin uzunca bir süredir dile getirdiği bu eleştirilere kulak vermek gerekirken iktidar cenahından suçlayıcı ve toptancı bir ret geldi. TÜSİAD’ın çıkışı yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabası olarak görüldü, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir” dendi. İstanbul Başsavcılığı da hemen harekete geçerek TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras hakkında soruşturma başlattı.
HUKUK DEVLETİ VE ENFLASYONUN BEDELİ
İşte kendi ayağına sıkmak buna denir. Ayrıntıya girmeyeceğim ama iki cümle etmek farz oldu: Milli irade, seçimle gelen cumhurbaşkanının, yürütmenin veya Meclis çoğunluğunun kafasına estiği her şeyi yapabilmesi demek değildir. Bunun adı demokrasi olmaz. Demokrat Parti dönemindeki Tahkikat Komisyonları da adalet dağıtmıyordu. Bugün Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması da hukuk devletiyle bağdaşmıyor.
Israrla kamuda kayda değer bir tasarrufa gidilmiyor, KÖİ proje garantileri gibi kara delikler yok sayılıyor. Sadece ücretler ve maaşlar baskılanmış, mal ve hizmetler üzerindeki dolaylı vergiler artırılmış, böylece enflasyonla mücadelenin bütün yükü adaletsiz bir biçimde emekçilerin ve tüketicilerin sırtına bindirilmiş bulunuyor.
TÜRKİYE VARLIK FONU GARABETİ
Benzer olumsuz bir örneği, CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, yaptığı basın açıklamasıyla duyurdu. Türeli, 9.3 trilyon liralık büyüklüğe ulaşan Türkiye Varlık Fonu’nun nasıl Sayıştay denetiminin ve bütçenin dışına çıkarıldığını ve nasıl keyfi paralel bir hazine yaratıldığını detaylı olarak ortaya koydu. Tek adam rejimine dayalı bu zihni paradigmanın maalesef keyfilikten, otoriterlikten, itibar ve şatafattan vazgeçmesi mümkün görünmüyor.
DEVLET DENETLEME KURULU VE HUKUK
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu’na ilişkin kanunda yapılan değişiklikle Devlet Denetleme Kurulu’nun yetki alanına “Tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerle vakıflarda kooperatiflerde, birliklerde ve bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştiraklerinde her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme yapabilir. Kamu hizmetinin gerekleri yönünden görevi başında kalmasında sakınca görülen, her kademe ve rütbedeki görevliler hakkında görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulanmasını yetkili makamlara önerebilir, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında bu tedbiri uygulayabilir” hükmü getirilerek anayasa hükümlerine aykırı olarak yargı tamamen devre dışı bırakılmış görünüyor.
TMSF VE HUKUK
Ayrıca 7145 sayılı kanuna eklenen geçici 2’nci maddeyle, TMSF’ye hukuka aykırı yetki verilmiştir. Buna göre; “Türk Ceza Kanunu’nun 282’nci, 314’üncü ve 315’inci maddelerinde veya Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesinde düzenlenen suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde şirketlere veya malvarlığı değerlerine beş yıl süreyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kayyum olarak atanabilir” denmektedir. Şirketler, ihtiyaçları için her gün personel almakta, birçok gerçek ve tüzel kişiyle ticaret ve işlem yapmaktadır. Terörist tanımının bile sürekli değiştiği bir ortamda; her işlemde karşı taraf, istihbarat soruşturmasına tabi tutulabilir mi? Bu işlemlerden birisi bile bahane edilerek “şüphe” nedeni ile şirketiniz elinizden alınıp, kayyum olarak TMSF atanabilecekse, kim bu ülkeye yatırım yapar?
Öyle anlaşılıyor ki bugünün Türkiye’sinde akla, hukuka ve demokrasiye her zamankinden fazla ihtiyacımız bulunuyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
İmamoğlu ve İBB’yle ilgili 560 milyar iddiasına yanıt
-
Mustafa Balbay sert eleştirdi
-
Mezhep çatışması değil insanlık suçu
-
Emekliye bayram ikramiyesi ne kadar olacak?
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
En Çok Okunan Haberler
-
Sonuçlar çarpıcı... Dengeler nasıl değişti?
-
Özel direnişin yeni adresini açıkladı, saat verdi!
-
'Burnundan fitil fitil getireceğim!'
-
Özel'den Erdoğan'a 'mezar' yanıtı!
-
CHP'den Erdoğan'ın sözlerine ilk tepki!
-
İmamoğlu raporundaki sır
-
İktidarın 'İmamoğlu' planı deşifre oldu
-
Boykotun etkisi sahaya nasıl yansıdı?
-
Erdoğan: Heybedeki büyük turplar ortaya dökülmedi
-
CHP'nin 'boykot' kararı Fatih Portakal'ı üzdü