Adnan Binyazar

Güldürenler-gülenler

17 Kasım 2023 Cuma

Herkesi alaya alanlar, kendiyle alay edildiğinin ayrımına varamayanlar arasından çıkar. Molière Kibarlık Budalası adlı komedyasında, kibarlığa özenen M. Jourdain’le alay ederken onun öğretmenlerini de gülünç duruma sokar. 

O nedenle komedyalarda güldürenle gülen hem birbirinin karşıtı hem tamamlayıcısıdır. Bu, toplumsal eleştirinin piri sayılan Nasrettin Hoca gülmecelerinde de böyledir. Akıl yürüterek gülünecek öyle olaylar yaratır ki hoca, dıştan ona, içten kendimize güleriz... 

ELEŞTİRİ

Moliére’in komedyalarında, kentsoylu özentisiyle felsefe okuyunca “âlim” olan, birden adlı sanlı bilim insanlarının havasına bürünür, çevresindekilere akıl vermeye kalkar. 

Başka bir sahnede dilbilim dersi alan, kendini M. Jourdain’in yerine koyar, boş salonlara konuşur, kafiyelerini tutturduğu gülünç şiirler yazar. 

Müzik öğretmeni, sesler arası uyumun, insanı düzene sokacağı kanısındadır. Dans öğretmeni ise dansın uygun adım atmayı öğreterek insanı kibarlaştırdığını ileri sürer. 

Bunu duyup sahnelerde atlayıp zıplayanlar dakikalarca alkışlanır...

KOMEDYA

Az çok mürekkep yalamışlar, saçmalıklarından dolayı M. Jourdain’i suçlamaz. M. Jourdain’ler var oldukça, her toplumdan Molière’lerin çıkıp ağlayanı güldüreceğini, güleni ağlatacağını bilir. Gerçekte komedya da yapısıyla içeriğiyle böyle bir yazın türü değil midir? 

Molière yazdıklarıyla bu bağlamda yalnızca Fransızların değil, sanatı yaşamının parçası kılan her ulustan insanın düşünme, duyumsama okuludur. Fransızların bağnazlıktan kurtulup çağdaşlaşmasında komedya yazarları büyük rol oynamıştır. Komedya izleyenleri her çağda tiyatrolara koşmuştur. 

Moliére, alay edenle edileni, gülenle güldüreni ince zekâsıyla kurgulayıp oyunlaştıran yazarların başında gelir. Oyunlarının temel düşüncesini oluşturan akılcı mantık, insanı çağcıl kılan, ona özgürce düşünmenin yollarını açar. Komedyanın, hemen her çağda Avrupa klasik kültürünün gelişmesinde temel sanat sayılmasının özünde algı yatar. 

NASRETTİN HOCA 

Nasrettin Hoca gibi bir dehanın yetiştiği Anadolu toprağında tiyatroyu yaşamımızın bir parçası kılıp insanımızı algılama, duyumsama, gerçeği kavrama açısından eğitmiş olsaydık aramızdan yaşını başını almış, üstelik din kisvesine bürünen kişiler çıkıp el kadar kız çocuklarına tecavüz etmeye kalkar mıydı? 

Her ay, beş on kadın eşinin kurşunlarıyla can veriyor. Son günlerde yaşamlarının baharında üniversite öğrencileri kurtuluşu kendi canına kıymakta buluyor. Ekonomik darlık içinde kıvranan bir baba, eşini, iki çocuğunu öldürdükten sonra, “Onları kötülüklerden kurtarmak için öldürdüm...” açıklamasını yapıp kurşunları kendi kafasına sıkıyor. 

Soralım: Ekonomik sıkıntının olmadığı, gelir dağılımının dengelendiği, adalet düzeneğinin bozulmadığı toplumlarda bu insanlık dışı olaylar yaşanır mıydı? 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sözün gücü 15 Kasım 2024
Kitap dünyası 8 Kasım 2024
Öğretmenden mektup 1 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları