Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Emek Üleşimi
Günlük hayatımıza internet girdikten sonra, okumaları ekranda sürdürmeye başladık. Böylece, işiterek okumanın yerini görerek okuma aldı.
Özdemir’in ne düşündüğü, sesinin tınısına yansır. Her gün birbirimizi aradığımızdan, nerdeyse onun duygu dünyasının ses mühendisi oldum. Onun için, özellikle köşe yazılarımı ona internet yoluyla iletmez, hep telefonda okurum.
***
Dil kıvraktır, hatır gönül sayar, gizler kendini; ses, yüreğin derinlerindeki gizli sızıları bile açığa vurur. Zaman, bize birbirimizin sesi olmayı öğretmiştir. Özdemir’e yıllar önce Berlin’den gönderdiğim bir mektupta, “Biz, duyguca da, düşünce yönünden de, ‘tamamlamalı’ bir hayat yaşadık. Zaman, sevdiklerimizi, beğendiklerimizi kesiştirdi” diye yazmıştım.
Bu ‘tamamlamalı hayat’, bize, zamanı bölüşmenin, hayatı bölüşmekten başka şey olduğunu öğretmiştir.
Hayat denen azgın kısrağın dizgini sizin elinizde değildir; zaman ise, sıkı tutmayı bilenin eline, aygırları bile uysal kılacak aklın dizginini verir.
***
Yazımı okurken, bilirim ki, kulağının üzengi kemiğinin ucundan fırlayan en atik sinir hücreleri, ağzımdan çıkan sözcükleri dilimden kapmış, götürüp kendi bellek ülkesine yerleştirmiştir.
Diyelim hiçbir eksiğe değinmeden, yazdığımı onayladı. Sesinin girinti çıkıntılarının, dilinin altındakini açığa vuracağını bilir, kulağımı o tınıya dayarım.
Söze “ama” diye başlamışsa, ‘ama’, onun bellek ülkesinin sinyalidir. Okuduğum yazının başında, ortasında, sonunda; yalnız sözcük, cümle, anlam bağlamında değil, bilgi yanılmalarında da ne varsa dilinin ucuna akıverir.
Sesin dile dönüştüğü andır bu.
Elime kalemi alır, değineceği noktaları yazmaya koyulurum. Bakarım, kimi sözcükler yerine oturmamıştır, cümle sallantılıdır, örnek havada kalmıştır...
***
İki yazar arasındaki böyle bir etkileşim, bizde alışılan bir şey değil. Kitap-lık dergisinin Nisan 2008 tarihli, 115. sayısında çıkan “Oy Nare!..” adlı öykümü, yayımlanmadan önce ilk Özdemir okumuş, görüşlerini bana bir mektupla iletmişti.
Derginin editörü Murat Yalçın, bu etkileşimin çok kişinin ilgisini çektiğini söyledi. Füruzan ise, öyküyü de, Özdemir’in görüşlerini de aynı ilgiyle okuduğunu belirtti.
Oysa, Amerika’da, Avrupa’da her yazarın bir ilk okuyucusu vardır. Yazar, yazıp bitirdiği eserini ona teslim eder. Kitabın kurgusundan yazımına, noktalamasına, cümlelerin yapısal ve anlamsal kullanımına, estetiğine; metnin tümünden artık o sorumludur.
***
Bu, AYNA köşesinde yayımlanan 100. yazım. Özdemir, 99’unda da, beni dinleme inceliğini gösterip değerlendirmeler yapmıştır. Ben de, gece yarısı uykudan uyandırsa, masamdaki işimi bırakır, ekranda onun ilettiği yazıyı okurum.
Yıllar süren bu etkileşimi düşününce, anlıyorum ki, dostluk, insanda kendini besleyecek erdemler bulursa gelişiyor.
Bizimki, emek üleşimiyle beslenen böyle bir dostluk...
Bu yazıyı Özdemir’e adıyorum.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Merakla beklenen enflasyon rakamları açıklandı!
- Milyonlarca emeklinin gözü 3 Ocak'ta!
- Yapay zeka sağlıkta çığır açıyor
- Asgari ücret ve emekli maaşı hakkında önemli iddia!
- Asgari ücret kaç TL olmalı?
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
En Çok Okunan Haberler
- Ferdi Tayfur'un vasiyeti ortaya çıktı!
- Naci Görür'den korkutan 'İstanbul' uyarısı
- AKP bayrakları polis kontrolünde asıldı!
- 3,5 yaşındaki Efe'nin katili 'annesi' çıktı
- Murat Övüç gözaltına alındı
- En düşük emekli maaşında artış yapılacak mı?
- İSKİ açıkladı!
- Özgür Özel'den açık çağrı
- 'Bu fiyat gerçek mi?' diye sordu
- Termometreler eksi 33 dereceyi gördü