Adnan Binyazar

Bilimin sesi

04 Ekim 2024 Cuma

Bilim ses verince susulur. Yazarlar, din konusunda aklına eseni söyleyenler, kendini “otorite” sanan gazeteciler susup gerçeği kavramaya çalışmalı... 

Konuşan, deneyimleri, araştırmalarıyla bilim dünyasını aydınlatarak Nobel Bilim Ödülü’ne değer bulunan Prof. Dr. Aziz Sancar olursa...

İnandırıcı bir nedene dayanmadan, eğitime yönelik döküntü bilgilerle kız öğrencilerin erkeklerle bir araya gelmelerini günah sayanlar, düşüncelerini aklın imbiğinden geçirmeden yargıya varanlar, birilerine yaranmak için bilgiçlik taslayanlar...

Sancar’ın, İstanbul’da yaptığı konuşmalarının ardından vardığı sonuçları yansıtan ilkelerini okurlarsa yaptıklarının düşünce ahlakının dışında kaldığını anlayacaklardır... 

SANCAR’IN UYARISI 

1. Temel bilimlere öncelik verilmeli, teknoloji üretimi temel bilimlerden doğuyor.

2. Kız ve erkek çocuklara eşit eğitim fırsatı verilmeli.

3. Deney yapmak ve gözlem yapmak teoriden önce gelir. Eğitimde deney yapmaya önem verilmeli.

4. Politika ve din, bilime karışmamalı.

5. Bilim insanları da politikaya ve dine karışmamalı.

6. Akademik terfiler ve fonlar tamamen liyakate dayalı yapılmalı. 

7. Akademik özgürlük: Bilimadamı ne araştıracağını kendisi seçmeli, ona şunu yap dayatması olmamalı ve ona zaman tanınmalı.

EĞİTİM SORUNU

Gazetelerde her gün şu tür yazılara rastlanıyor: 

“Eğitimde dinci grupların ‘gerici’ baskıları sürüyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Cumhuriyet tarihinin en gerici öğretim izlencesini uygulamaya koyarken cemaat ve vakıflar da eğitimde gerici düşüncelerini yaymak için okullara sokuluyor.” 

Milli eğitim bakanı, bunu gerçekleştirirse eğitimi okullarda etkili kılacağına inanıyor. 

Böyle bir ortamda durumu Cumhuriyet’e değerlendiren eğitimci Özgür Bozdoğan’ın görüşünden alınacak önemli dersler var:   

“Eğitimde ahlak ve maneviyat ile yol alınmalı yaklaşımı, eğitimi dinselleştirmek isteyen bir kesimin bu düşünceyi meşrulaştırmak için uzunca bir süredir kullandığı bir yaklaşım. Bu düşünceye göre ne kadar çok din eğitimi verilirse o derecede huzurlu ve gelişmiş toplumlara ulaşılır. Oysa bu düşüncenin geçerliliğinin olmadığını uzunca bir süredir yaşayarak görmekteyiz. Eğitimin dinselleşmesi ve piyasalaşması, niteliğinin düşmesine ve öğrencilerin eğitim aracılığıyla yaşamlarını değiştirme umudunu yitirmesine neden olmaktadır.”

EĞİTİMİN AMACI 

Oysa Mustafa Kemal Atatürk eğitime yönelik görüşleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini atmıştır: 

“Okul genç beyinlere; insanlığa hürmeti, millet ve memleket sevgisini, şerefi, bağımsızlığı öğretir. Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için takip edilecek en uygun, en güvenli yolu öğretir. Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer bilgin olmaları lazımdır. Bunu sağlayan da okuldur. 

Milli Eğitim’in gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılapçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir."

Atatürk, tekkeleri, medreseleri okullardan uzakta tutup genç kuşakları çağdaş bilgilerle donatarak işgal altındaki ülkeden özgür, bağımsız, laik bir Türkiye Cumhuriyeti yarattı. 

 Bizim kültür tarihimiz, gelişmiş ülkelere özgü bu temel üzerine oturtulmuştur. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sözün gücü 15 Kasım 2024
Kitap dünyası 8 Kasım 2024
Öğretmenden mektup 1 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları