Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Siyasal İslam destekli bir otokrasi!

03 Mayıs 2020 Pazar

Sınırsız bir siyasal erkin tek bir kişinin elinde bulunduğu sistemlere otokrasi, bu gücü elinde bulunduran kişiye otokrat deniyor. Yüzyıllar öncesinde dünyanın her yerinde bu sisteme çok sayıda örnek vardı.

Örneğin 18. yüzyıla damgasını vuran Rus Çariçe Katerina, eşi III. Peter’i asker sevgilisiyle birlikte gerçekleştirdiği darbe ile tahttan indirmiş; kocası yakalanıp öldürülünce tahta oturmuş.

“Otokrat olacağım; bu benim işim... Ve iyi Tanrı beni affedecek; o da onun işi” demiş Büyük Katerina.

Tarih kitapları imparatorluk dönemlerine ait benzer olaylarla dolu.

Utanç verici olan, Türkiye’nin 21. yüzyılda otokrasi sınıfında değerlendirilen bir ülke haline gelmesi!

Alman Bertelsmann Vakfı’nın Dönüşüm Endeksi, Türkiye’nin AKP döneminde nasıl dönüştüğünü ortaya koydu: Otokrasi!

Dönüşümü ayrıntılandırmak için de şu ifadelere yer verdi:

Parlamenter sistemin yerine aşırı güçlü bir cumhurbaşkanının olduğu başkanlık sistemi geldi. Yeni bir Türkiye oluştu. Ülkenin iç politikası ve uluslararası ilişkilerinde radikal bir dönüşüm gerçekleşti. Türkiye, artık bir demokrasi olarak sınıflandırılamaz. Bu de facto diktatörlüğün Türk demokrasisi ve dış politikası üzerinde etkileri oldu.

***

Aslında bu haber, Türkiye’de yaşayan ya da Türkiye’yi yakından izleyen kimse için şaşırtıcı değil ne yazık ki.

Çünkü sözü edilen dönüşüm, uzun zaman önce başladı; yıllardır bu gazetenin sayfalarında da adım adım anlatıldı.

Cumhuriyet arşivine bakarsanız...

Medyanın bir buldozer gibi ezildiğini,

Gazeteciliğin “suç” haline getirildiğini,

Gerçekleri ortaya çıkarmanın “terör” ile ilişkilendirildiğini,

Yargı bağımsızlığının yok edildiğini,

Üniversitelerin birer medreseye dönüştürüldüğünü,

Sendikaların susturulduğunu,

Sivil toplum kuruluşlarının sindirildiğini,

Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla toplumdaki farklı kesimler arasında düşmanlık yaratıldığını,

Anayasada Türkiye’nin hâlâ “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu yazsa da bunların hepsinin çiğnendiğini,

Tarikat ve cemaatlerin devlet kurumlarında üslendiğini,

Toplumsal hayatın tek bir din ve mezhebin inançları doğrultusunda yapılandırıldığını,

Her şeyin ve herkesin üzerinde bir reisin bulunduğunu,

Liyakat ve uzmanlığın yerini, partililik ve iltimasa dayalı kadrolaşmanın aldığını,

Ülkenin aydınlar için dev bir hapishaneye çevrildiğini,

Gericiliğin ve yağmanın şahlandığını görürsünüz!

Türkiye’nin azgelişmiş demokrasiden otokrasiye geçişinin aşamaları, bu gazetenin arşivinde kayıtlıdır.

***

Bertelsmann Vakfı, Türkiye için “ılımlı otokrasi” ifadesini kullanmış ama ben buna katılmıyorum. Nasıl siyasal İslamı “ılımlı İslam” diye yutturmak saçmalıksa otokrasiyi de “ılımlı otokrasi” diye derecelendirmek saçmadır. Otokrasi otokrasidir, gücü tek elde toplamanın ılımlısı yoktur.

Ayrıca vakfın tanımında çok önemli bir eksik var:

Türkiye, sadece bir otokrasi değil, siyasal İslam destekli bir otokrasidir!

Çariçe Katerina’nın sözüne geri dönersek...

Otokratlık yolunda faturayı yukarıya havale etmek mümkün mü bilemeyiz ama şu kesin ki önemli olan halkın gönlünde taht kurmak...

“Ananı da al git!’ diyenleri, oğlu katledilen anaları yuhalatanları kim affederse affetsin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları