Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Öldürme, yaşat!

25 Haziran 2023 Pazar

Ocak 2023’te Konya Büyükşehir Belediyesi’ne ait Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’nde bir köpek başına kürekle vurularak öldürüldü. Görüntüler büyük tepki çekti. Yargıç önüne çıkan iki barınak çalışanının tutuksuz yargılanmalarına karar verildi. Daha sonra her ikisine de 1 yıl 3’er ay hapis cezası verilerek, hükmün açıklanması geri bırakıldı. Ancak üç yılın altında bir hapis cezası olduğundan suçlular hapse girmedi.

Bu ay ise Adana Et ve Süt Kurumu’na bağlı kombinada görevli bir kişi, kesim öncesinde bir hayvanı bayıltmak için başına defalarca sopayla vurdu. Görüntüler köpeğe uygulanan şiddet kadar tepki çekmedi ama hayvan hakları savunucularının ısrarı sonucunda sorumlulara işten el çektirildiği açıklandı. İki personelin tutuksuz yargılandığı davada, 15 gün boyunca hayvan dışkısı temizleme ve “İslam Hukukunda Hayvan Hakları” adlı kitabı okuyup özetini yargıca götürme cezası verildi.

Birinci olayda herkes hem köpeğin başına kürekle vurulmasına hem de köpeğin vahşice öldürülmesine tepki göstermişti. İkinci olayda ise çoğu kişi bu eziyete dinde yer olmadığını söyleyerek hayvanın başına sopayla vurulmasına tepki göstermişti, “büyükbaş” dedikleri hayvanın öldürülmesine değil...

DAHA AZ ACIYLA KATLETMEK Mİ, KATLETMEMEK Mİ?

İki vahşete gösterilen tepki ve verilen cezaların farkının altını çizip gerçekte bu iki hayvan türünün de bilinç sahibi, duyguları olan hayvan olduğunu anlatmak istiyorum. Bunu yılmadan yıllardır yapıyorum. Kimisi düşünerek, sorgulayarak doğruya ulaşıyor; kimisi içine doğduğu toplumda kendisine benimsetilen alışkanlıkları, gelenekleri sorgulamaktan kaçınıp yalnızca vicdanını rahatlatmayı seçiyor. 

Köpek de inek de kendisine yönelik tehlikeyi hisseder ve savunmaya geçer. İkisi de yaşamak için direnir. İkisi de ürker, korkar. Köpek, bu gibi durumlarda kendini savunmak için saldırıya geçebilir; inek ise yalnızca fiziksel olarak direnir, kaçmak ister, çığlık atar. 

Mezbahada katledilmek üzere bekletilen hayvanlar, kan kokuları, onlardan önce öldürülen hayvanların bağrışları ve çengellere asılan hayvan cesetleri nedeniyle kendilerinin de aynı sonu yaşayacaklarını anlar, huzursuz olur, korkudan titrer, gözlerinden yaşlar gelir. 

Hayvanların başlarına sopayla vurularak ayrıca eziyet edilmesi elbette tepki duyulacak bir şiddettir ama diyelim ki bu yapılmadı, onlara yaşatılan dehşet yok olur mu? Sonunda boğazlarının kesilerek canlarının alındığı gerçeği değişir mi? Amaç daha az acıyla katletmek midir, yoksa katletmemek mi?

Hayvanların “daha az acıyla katledilmesini” onaylayıp bu yolda çaba harcamak hayvan refahçılığıdır. Bu yaklaşım, yaşam hakkını savunmaz, yalnızca insanların vicdanını rahatlatır. Oysa insan dışı hayvanların da aynı insanlar gibi bu dünyaya gelmekle kazandıkları en temel hak yaşam hakkıdır. Yaşatmadığınız hiçbir insanın ve insan dışı hayvanın başka hiçbir hakkını savunamazsınız. Hayvan özgürlüğünü savunan veganlar, bu aldatmaca nedeniyle hayvan refahçılığına karşıdır. 

KURTARILAN HAYVANLARLA UMUDU YAŞATMAK 

Kurban döneminde yine sokaklar kan kokarken, canını kurtarmak için kaçan hayvanların peşinden koşan adamların görüntülerini gülerek izleyenler olacak. Ben yine umudumu kaybetmeden hayvanların yanında durup onları savunacağım. Gücüm yettiğince, bu türcü dünyada canlar arasında ayrım yapılmasına ve şiddete karşı çıkacağım. 

Depremden sonra katledilmek üzere satılan 19 hayvanı kurtarışımızı, gebeler doğurunca sayılarının 23 oluşunu, kısa bir süre önce bir kesim yerinde bir oğlağın önümde durup bana bakışını, sonra onu ve arkadaşını alıp bir kurtarılmış hayvan çiftliğine götürürken duyduğum sevinci hatırlayarak ayakta kalacağım. 

Ben bu dünyada var oldukça öldürmekten değil, yaşatmaktan yana olacağım!

Not: Sevgili okuyucularım, bu dönemde iki haftalık izin talep ediyorum. Yakında yine buluşmak umuduyla!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları