İnsanın ölümcül tutarsızlığı

30 Haziran 2020 Salı

Üç konu aktaracağım bu yazıda. Okuyucularımın hepsini bütünlük içerisinde düşünmelerini isterim.

İlki, Kahramanmaraş’ın Nurhak ve Ekinözü ilçelerinde yakında yaşanacak bir olay hakkında. Tarım ve Orman Bakanlığı, bu ilçelerde 8 yaş üzerindeki 3 yabankeçisinin avlanması için ihale düzenleyecek. 13 Temmuz’daki ihalede her bir yabankeçisi için 13 bin TL alınacak. 

Bakanlığın soyu tükenmekte olan hayvanlar için bu kararı alma nedeni, keçilerin “telef olma riski”!

Yani diyorlar ki: “Bu hayvanlar çok yaşlı. Başka bir yaban hayvanı tarafından öldürülürlerse boşa gitmiş olur (‘telef olma’ ifadesi bu anlamda kullanılıyor). Biz avcılara bunları öldürme izni verelim, gelir elde edelim.”

Bunun için ihale açıyorlar ve bu yasal...

Avcılığın “gelenek” olduğunu söyleyip ihaleyi kazananlar bölgeye gidecek, ellerindeki silahlarla hayvanları katlederek keyif alacak ve devlet de kasasına 36 bin TL’yi koyacak.

***

İkinci olay, Çin’in Yulin kentinde devam eden köpek eti festivali...

10 günlük etkinlik, bu yıl Çin hükümetinin koronavirüs kaynaklı uyarılarına karşın yine yapılıyor. Her yıl insanlar tarafından yenmesi için yaklaşık 10 milyon köpek katlediliyor.

Birileri köpekleri canlı canlı haşlayıp ateşte yakarak para kazanıyor; birileri de “bu gelenek” diyerek susuyor. 

Hayvan hakları aktivistleri köpekleri kurtarmak için çırpınsa da, dünyanın her yerinden yıllardır tepki yağsa da, bu korkunç ticaret yasaklanmıyor. 

***

Üçüncüsü, yılın bu dönemini  benim için kâbusa çeviren olay... Yine yurdun her yerindeki hayvan pazarlarından fotoğraflar yağıyor. 

Sadece bir aylık ömürleri kalan dünyanın en masum canlıları...

Boyunlarına kalın ipler geçirilmiş, bedenlerine numaralar yazılmış, kulaklarına onları sadece birer numara olarak gösteren etiket zımbalanmış...

Hepsi yaşamak istiyor. Hepsi korkuyor. 

Bıraksanız koşarak, zıplayarak kaçacak ve türdeşleri ile yaşamak için mücadele edecek canlar.

İki insan eli görünüyor fotoğraflarda. El sıkışıyorlar. Biri alıcı, diğeri satıcı. 

Hayvanı alan memnun, satan memnun, sana ne oluyor derseniz... Ben yukarıda anlattığım iki olayda olduğu gibi bu olayda da hayvanların yanındayım, daima onların tarafındayım. Çünkü yaşam hakkını savunuyorum. 

İnsanların, ister insan olan hayvan olsun isterse insan dışı hayvan, herhangi birinin bedeni üzerinde hak sahibi olmasına karşıyım. 

Öldürmeye karşıyım. 

Şiddete karşıyım.

Kan akıtılmasına karşıyım. 

***

İlk iki olaya öfkelenip üçüncüsünde “ama” ile başlayan cümleler kurmak tutarsızlıktır.

Dağkeçilerinin ihale ile sağlanan katliam izniyle öldürülmesi yanlıştır; doğaya müdahaledir. Yaban hayvanlarının diğer hayvanları pençeleriyle öldürmesi ile insanın onları öldürmesi aynı şey değildir. 

Yaban hayvanlarının yaşamak için vahşi dünyada başka bir seçeneği yoktur; diğer hayvanları besin olarak kullanmaları doğanın kuralıdır. Ama insanın sayısız zulümsüz besin kaynağı varken, silahla ormana dalıp zevk için hayvan katletmesi cinayettir.

Çinlilerin festival için köpek katletmesine karşı çıkarken kendi kutlamalarımızda, bayramlarımızda hayvan katliamına sessiz kalırsak ikiyüzlü oluruz. 

Evcilleştirilip dost olarak görülen, evlerde ya da sokakta bakılan hayvanların mezbahalarda öldürülen ve doğada avlanan hayvanlardan farkı yoktur. Türcülük denilen virüsle yüzleşilmediği sürece, bir ay sonra sokakları kan gölleri ve kokusu kapladığında yakınmanın da anlamı yoktur. 

Mesele, hangi hayvanın, hangi yöntemle öldürüldüğü değil...

Mesele, bu korkunç görüntülerin sokaklara yansıması değil; öldürme eyleminin kendisi... 

Ve bunun normalleştirilmiş olması.

Mesele, yaşamak isteyen bilinç sahibi duyarlı canlıların, hiç zorunlu olmayan insan tüketimi, zevk, inanç, gelenek ya da para için yok edilmesi...

İnsanın etik evrimi, 21. yüzyılda yaşam hakkının hayvanlar için de temel hak olduğunu kavrayacak noktaya ulaşamamışsa, ne doğanın virüs saldırısına şaşırın ne de iklim krizine!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları