Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hacıyatmaz ve kale

07 Eylül 2022 Çarşamba

Türkiye’de siyaset zemini o kadar kaygan ki ayakta durmaya çalışanlar, hacıyatmaz gibi sağa sola yalpalıyor. 

Oysa bir yol daha var; mevcut zemini reddetmek ve ülkeyi yeni bir zemine çekmek. Zor olan bu ama sürekli kendinizle çelişmemek ve halkı kandırmamak için dürüst olan yol da bu.

Aksi halde eskiden A dediğinize şimdi Z der, “Dün dündür, bugün bugündür” anlayışıyla devam edersiniz. Dün “Laiklik demokrasinin ön koşuludur” derken bugün Diyanet Akademisi Yasası’na olumlu oy vermemek için dik durmanız gerekir.

Sosyalist Güç Birliği bu anlayışla, Türkiye’nin devrimci seçeneği olarak kendine yakışanı yaptı ve çağrı metninde ülkedeki sorunların çözümü için laiklik konusunda kale gibi duruşu, güçlü şekilde ortaya koydu. 

Metindeki şu üç cümleyi bu netlikte söyleyen tek ittifak, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Sol Parti ve Devrim Hareketi’nin öncülük ettiği sosyalist ittifaktır:

“Devletin tüm kademelerine ve toplumsal yaşama egemen olan tarikatlara, bilimsel düşünceyi ve tüm özgürlük alanlarını yok ederek başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm toplumu dinselleşmeyle baskı altına almaya çalışan gericiliğe karşı, laiklik için bir araya geliyoruz. Tarikat ve cemaat kadrolaşmaları tasfiye edilmelidir. Eğitim birliği sağlanmalı, tarikat ve cemaat okulları ile yurtları kapatılmalıdır.”

***

Bu üç cümlenin anlamını iyi irdelemek gerekiyor. AKP iktidarında şahlanan siyasal İslam, Türkiye’yi tarikat ve cemaat batağına sürükledi. Siyasal İslamcılar, yağma, yoksulluk ve yasak sarmalına doladıkları toplumu susturmak için dinci gericilik üzerinden kutuplaşmayı artırıyor ve bunu sistematik bir yöntem olarak uyguluyorlar. 

Ben bazıları gibi, bunun sadece ekonomik çöküşü maskelemek ya da gündem değiştirmek için yapıldığını düşünmüyorum. AKP’nin Türkiye’deki Aydınlanma mücadelesini boğmak istediğinin, 1923’te kurulan laik Türkiye Cumhuriyeti’nden rövanş alma amacına kilitlendiğinin başından beri farkındayım. AKP, MHP’nin de desteği ile Türkiye’yi Cumhuriyetten Osmanlı monarşisine, devleti de tarikat ve cemaat devletine dönüştürdü.

Hemen her gün kadın tecavüzü ve cinayetinin yaşandığı...

Kadın katillerine mahkemelerde “iyi hal indirimi” uygulandığı...

Türkiye’nin imzasının İstanbul Sözleş-mesi’nden tarikatların talebiyle çekildiği...

8 Mart’larda güvenlik güçlerinin sokaklarda kadınlara şiddet uyguladığı...

Kadın sanatçıların hedef gösterildiği, şarkı sözlerinden dolayı dillerinin koparılmak istendiği...

Kısacası kadınların varlık mücadelesi verdiği bir döneme tanık oluyoruz.

Devlet yönetiminde laikliği hâkim kılmayı ilke edinen SGB, bu nedenle bunun en başta kadınlar için elzem olduğunun altını çiziyor. 

***

Konser ve festival etkinliklerinin iptal edildiği, insanların kendi ülkelerinde müzik dinleyip dans etmelerinin bile engellendiği, yaşam tarzına sürekli müdahale edilen Türkiye, gençlerin en büyük hayalinin yurtdışına gitmek olduğu bir ülke haline geldi. SGB, bu nedenle yobaz baskıyı kıracak anahtarın laiklik olduğunu vurguluyor.

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en büyük sorun, eğitimdeki dincileşmedir. Eğitim birliğinin sağlanarak, tarikat ve cemaat okulları ile yurtlarının kapatılacağına dair en açık ifade de SGB’nin çağrı metninde yer aldı. 

Çünkü sosyalist ittifak, bir yandan demokrasi vaat edip diğer yandan tarikatlarla kol kola siyaset yapanların aksine, demokrasi gelecekse laiklik ile birlikte ve onun sayesinde gelecek diyenlerin sesi.

Bu ittifak, ne İstanbul Sözleşme-si’nden ne de laiklikten vazgeçeriz diyen onurlu kadınların sesi. 

Bu ittifak, eşit, özgür ve laik bir Türkiye’de yaşamak için mücadeleyi göze alanların sesi. 

Bu ittifak, Gezi Parkı’nda olduğu gibi, baskıya ve zulme direnenlerin sesi. 

Bu ittifak, laikliğin aynı zamanda sınıf bilincinin gelişmesi için de elzem olduğunu bilenlerin sesi!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ruh ikizleri! 20 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları