Artık her durak bir son durak...

02 Ağustos 2020 Pazar

Bir kenti tanımanın yollarından biri, metro hatlarının sonundaki yerleşim bölgelerine gitmek.

Neden?

Çünkü son duraklar, kentin azgelişmiş bölgeleri.

Çünkü son duraklar, yoksul halkın yaşam bölgesi.

Çünkü son duraklar, dışarıdan gelenlerin gözlerini boyayan şehir merkezlerinden çok farklı.

(...)

Bu bölgelerden herhangi birine giderken, hangi hatta binerseniz binin, Manhattan’dan çıktıktan sonra, beyaz Amerikalı kalmıyor trende.

Asya kökenliler, Latin Amerikalılar, Afrikalı Amerikalılar ve göçmenlere hizmet veriyor bu hatlar.

Birdenbire İngilizce duyulmaz oluyor.

Bütün bu kenar semtlerin görünümleri, Manhattan’dan çok farklı.

Gökdelenler yok, kısa kısa, kirli binalar, duvarlarda yazılar, bir bakımsızlık var hepsinde.

Manhattan’ın gösterişinden uzak ama gerçek hayata daha yakın.

Evlerinin balkonlarındaki sandalyelerde oturup yemek yiyor insanlar.

Oysa hiçbir balkonda insan göremezsiniz Manhattan’da.

Nedendir bilinmez.

***

Yukarıdaki satırları yaklaşık 20 yıl önce New York’u Yaşamak adlı kitabım için yazmıştım. Yazının başlığını “Son Duraklar” koymuştum. Kentteki metro hatlarının son duraklarına gidip gözlem yaptığım günlerdi.

New York’un COVID-19 yüzünden kimlik değiştirdiği bu dönemde ise bu yazı için yine aynı deneyi yaptım. İlk anda dikkatimi çeken fark, metro kullananların sayısındaki belirgin düşüş. New York, sanki 8.7 milyon nüfusu barındıran bir megapol değil de ufak ölçekte bir kentmiş gibi metro hiç olmadığı kadar sakin.

İkinci fark, metronun daha önce hiç görmediğim kadar temiz olması. Görenler bilir; New York metrosu, özellikle yaz aylarında artan turist sayısının da etkisiyle, oldukça kirlidir. Yeni yapılan hatlar hariç, yüzyılı aşkın bir zamandır kullanıldığından eskidir. Ama koronavirüs korkusuyla sık sık temizlendiğinden ve az kullanıldığından, bugünlerde her zamankinden daha bakımlı.

Üçüncü fark, artık metroda nadiren beyaz Amerikalıya rastlanması. Bu kesim, kendisini koruma altına alma lüksüne sahip olduğundan, aylardır toplu taşıma araçlarını kullanmaz olmuş. Yakın yerlere yürüyorlar; uzak yerler için de ya bisiklet ve elektrikli scooter kullanıyorlar ya taksiye biniyorlar ya da araba kiralıyorlar.

Eskiden metroya yansıyan sınıfsal fark, dar gelirlilerin oturduğu son duraklara yaklaştıkça trende kalanların kökeninden anlaşılırken, artık Manhattan’ın en zengin semtlerindeki güzergâhlarda da belirgin. Soho’dan trene binenler de Bronx’dan binenler de ekonomik durumu iyi olmayan siyahlar ya da Latin kökenliler.

***

İki gün önce metroda, COVID19’lu New York’a dair çarpıcı bir olaya tanık oldum.

Brooklyn’e giden 5 numaralı trende benimle birlikte sadece 20’li yaşlarda göçmen bir erkek vardı. Belediye binasının olduğu durakta kapılar açılınca içeri hızla 25-26 yaşlarında siyah bir erkek girdi. Üzerindeki eşofmanı baldırlarına kadar indirmiş halde ve kan ter içinde diğer gencin karşısına oturdu.

Elini eşofmanından içeri doğru soktuğunu görünce bir felaketle karşı karşıya olduğumu düşünürken, paçalarından paketler çıkarmaya başladı.

Tam o anda muhtemelen durumun tuhaflığını fark ederek bize baktı. “Çaldım bunları. Açım ve işsizim. Paketleri eşofmana doldurdum. Hızla koşup bu trene bindim. Galiba becerdim” dedi.

Göçmen genç, “Ben de işsizim. Bravo!” deyince, bu olayı yumruklarını tokuşturarak kutladılar.

Siyah genç çaldıklarını yerleştirmek için cebinden büyük bir torba çıkardı. Sonra da paketlerden birini açıp krakerleri yemeye başladı. Eşofmanı hâlâ baldırlarına kadar inmiş olsa da dünya umurunda değildi.

***

Akşam kentte zengin Amerikalıların yoğun olarak yaşadığı Yukarı Batı Yakası’nda bir metro istasyonuna girdiğimde ise yaşlı bir evsiz, “New York’u zenginler öldürdü!” diye bağırıyordu.

Bana sorarsanız ikisi de tesadüf değil.

Çünkü artık koronalı hayatta tüm metro durakları son durak...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları