Yazgülü Aldoğan

Susmuyoruz, itaat etmiyoruz!

10 Mart 2022 Perşembe

Onlar sadece birlikte sloganlar atarak yürümek ve İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden hayata geçirilmesini isteyen bir basın açıklaması yapmak istiyorlardı. Bu kadar basit: Bir yürüyüş ve bir basın açıklaması! Bunun için bütün Beyoğlu bölgesini barikatlarla bölmek, metro, tünel hatlarının istasyonlarını kapatmak, sanki terör saldırısı varmış gibi turistlere, mahalleliye, esnafa hayatı zehir etmek hangi mantığın ürünüdür? Kadınlara zaten her gün şiddet uygulanan bir ülkede, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bir yürüyüşü çok görmek neden? Onlar da bağırır işte: Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat etmiyoruz!

Başı örtülü bir genç kadın elindeki şemsiyeyle saldırıyordu polis barikatlarına! Niye buna mecbur ediyorsunuz? Onlar Can Güvenliği istiyor. Bu ülkede kadınların can güvenliği yok. Bu ülkede gece kadınlar sokağa çıktı mı, şiddet ve nefret objesidir. Bu soğuk havada, iki gün önceden kapatılan sokaklara, polislere karşın, o genç kızlar eril düzene isyanlarını dile getirmek için sokakta. Ne olur, sokaklara dizdiğiniz kadınlı erkekli polisler onlara “Etrafınızda duralım ki sizi koruyalım” dese? İzmir’de barikatları açtılar, çocuklar gibi şendi o kadınlar, bir saat sonra da dağıldılar! İki saat mutlu olsa o kadınlar, iyilik olur, güzellik olur. Ama sizin derdiniz aynı, evdeki ceberut baba, terlik atan anne, hoşgörü sıfır! Ceberrut babanın kafasındaki kadın modeli; okuyacak ama çalışmayacak. Başı bağlı, dili lal. Evinde altın varaklı koltuklarda bol çocuk doğurup misafir ağırlayacak.

İŞTE BUNA İSYAN

Gazeteciliğe başladığımdan beri kadınların sorunlarını yazıyorum; düzelmiyor, kötüye gidiyor. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak bir yana, imzamızı çektiler! Kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin gerçek nedeni sadece kültürel ve sosyal değildir, siyasidir ve aslında erkeklere de yönelik şiddetin kadınlar üzerinden yansıması değil midir? Her şey yetiştirilmeyle başlar, sen erkeksin sen kız; sen silahla oyna, o bebekle. Kız çocukların hayali gelinlik giymektir, erkeklerin üniforma! Kızlar okumasa da evinin kadını olur, erkek evine bakmak zorundadır. Eğitimle her şey değişebilecekken eğitimi değiştirdiler! Milli Eğitim’in yerine Diyanet’i geçirdiler. Liselerin neredeyse hepsini imam hatip yapıp karma eğitimi de sonlandırdılar. Ailesinin durumu iyi olan öğrenciler özel okullara kaydı. Gençlerin ne umudu kalmış ülkeden ne hevesi, sıtkı sıyrılmış, yurtdışına gidebilmenin yollarını arıyor! O başını örttürdüğünüz kızları dün polisin karşısında görmeliydiniz. Gaz attınız da ne oldu? Tophane’de sıkıştırdınız da ne oldu?

REHİN ALDIKLARINIZ

Sedef Kabaş’ı hapse attınız da ne oldu? Sedef Kabaş en fazla hakaret davasından para cezası alacak iki cümle! Mahkemede, hâkimin huzurunda, darp ettiği kadına “Bu iş yarım kaldı, seni öldüreceğim” diyen adam para cezasıyla serbest kalırken Sedef Kabaş tutuklu! Bu ülkede asıl tutuklu olan ADALET’tir! Aysel Tuğluk, hapiste geçirdiği depresyon sonucunda demans hastası, kendine bakamıyor ama hücrede, bırakılmıyor. Tarikat şeyhi olsaydı dışardaydı. Adaletin olmadığı düzenin adı örtülü faşizmdir.

Önce kadınların canını yakarlar. Sonra gençlerin. Sonra kendilerinden olmayan herkesin. Sonra bir bakarlar ki besledikleriyle beraber bir avuç kalmışlar. Ve giderler. Uyarıları dinlemezler, mesajları görmezler, anlamazlar. Başı kesilmiş tavuk gibi debelenirler. Gidecekler! O zamana kadar ayakta, hayatta kalmaya çalışın. Özellikle rehin aldıkları, hapse attıkları, bütün o haksız yere gökyüzüne, sevdiklerine hasret bıraktıkları, dayanın. Sembol isimler ya da isimsiz gençler. Müebbete mahkûm edilmiş masum Harbiyeli öğrenciler. Hukuki kararlar olmadan Sivil Ölüm’e mahkûm edilmiş KHK’liler. Direnin! Dayanın! Tarih hiç tersini yazmadı, gidecekler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları