Kültür sanatla uğraşmama rağmen performans sanatlarını sevmiyorum. Çoğu bana “absürd” geliyor. Marina Abramoviç İstanbul’da SSM’de bir gösteri yaptığında başka sanatçılar da performans sergilemişti. Müze kapısından girişte kapıda kıvrılmış halının içinde biri yatıyordu. Ne bu şimdi? Bizim ülkemiz, absürd performans konusunda zirveye çıktı! Yaşa yaşa, gör temaşa durumu. Sadece dün İstanbul’da sergilenen performansları İKSV iki yıl uğraşsa düzenleyemez: Sabah koşusuna çıkan Bebek sakinleri denize karşı cinsel ilişki performansıyla karşılaştı. Yanlarındaki bankta ise bir erkek çırılçıplak güneşleniyordu! Performansın sosyal medyaya düşen yorumları ise performans kadar çarpıcıydı: “Sanatçıların milliyeti!” Yorumlarda mülteci çıkmaları istendiği anlaşılıyordu ki İstanbul Valiliği şahısların T.C. vatandaşı olduğunu açıklayınca kalpler kırıldı; aksini ispat için uğraşıldı, yeter ki namus kurtulsun! Kadın nemfomanmış, Bebek Parkı’nda “performans” sergilermiş, ifadesinde dans ettiklerini iddia etmiş. Adamın ise bu ilk işi değil, sürekli yapıyormuş.

ATEŞLİ PERFORMANS

Bu performansın şokunu atlatamadan akşam “ateşli” bir performans izlendi, İstanbul’un en çok fotoğrafı çekilen ikonu, Galata Kulesi’nin önünde. Azrail kılığında bir kişi Galata Meydanı’nda turistlerle fotoğraf çektirdi. Ardından üzerine tiner döküp kendini ateşe verdi. Çoluk çocuk bu heyecanlı performansı, selfi ve video çekerek izlerken sosyal medyada adamın yanarken niye acı çekmediği tartışmaları alıp yürümüştü. Önce sinirler yandığı için acı çekmiyormuş? Esnafın getirdiği yangın tüpüyle ara verilen yanma performansından sonrası böylesi olmaz denilen bir son yaşandı: Polisler üzerinde köpükler olan şahsı çöpe attı; orada tekbir getiriyordu!

TAKSİM’DE

Tabii ki Taksim Meydanı, Galata Meydanı’ndan aşağı kalmadı. Gezi direnişinin 9. yılı için bir basın bildirimi okumak isteyenlere polisin müdahalesi, TELE1 kameramanının yerlerde tekmelendikten sonra gözaltına alınmasına kadar gitti, diğerleri de dayak yedi ki bu da alışık olduğumuz bir performanstı. Aynı “üniformalı sanatçılar” sabah da Boğaz Köprüsü’nde, yasal hakları olmamasına rağmen, üç milletvekiline fiili müdahale ederek pankart asılmasını önlemişti. Oysa o köprüde günlerdir şampiyon olan Trabzon Futbol Kulübü’nün bayrağı sallanıyordu?

Aynı gün CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yaptırılan performans da tam gün sürdü. Silivri Cezaevi’ne gidiş geliş 250 km yol yaptırılan Kaftancıoğlu, içeri girdi, çıktı. Bu performans da tarihe geçti.

İMAMOĞLU SAHNEDE

En çok ilgi göreni sona sakladım: İçişleri Bakanı Soylu’nun performansları. Soylu, önce MHP genel başkanı, sonra cumhurbaşkanı olmak istiyor. Bunun için stand up şovlarını Türkçenin bütün hakaret sözcüklerini kullanarak sürdürüyor. Hakaret ve tehdit etmediği muhalif siyasetçi, bağrına basmadığı provokatör kalmadı! Jandarma da ona bağlı, bekçileri var, polisi var. Güç bende diyor. En çok kızdığı ve rakip gördüğü kişi, hemşerisi İmamoğlu. Trabzonluların siyasi ihtirasları yüksektir. İmamoğlu’nu önce havalimanından attı. Sonra seçilmiş İBB başkanlığını elbirliğiyle iptal ettiler. Yeniden seçtik. Şimdi kendi ettiği hakarete yanıt verdi diye siyasetten men etme performansı sahneye koyuluyor. Duruşmayı küçücük salona koymuşlar, avukatları bile içeri giremiyor. Hâkim, kalabalık diye davayı başlatmıyor. Başlatıyor, sonra tehdit devam etsin diye eylüle erteliyor. Oysa ortada suç muç yok! Diyorum size, ben bu performans sanatlarından hoşlanmıyorum! Meymenetsiz. Entrika üzerine entrika.

YEMEYİZ, YEDİRMEYİZ

Gece yarısı doğalgaza yüzde 30 zam yapmışsın, içki sigaradan aldığın vergi, bütün vergilerin yüzde 10’u kadar olmuş, biz içmesek maaş ödeyemeyeceksin, performans seven fanatiklerini uzaya göndereceğim diye oyalıyorsun, memleketi sattın yetmedi, vatandaşlığı satıyorsun! Bir belediye başkanı seçtik, onu da çok görüyorsun? YEDİRMEYİZ! YEMEYİZ!